küçürek hikaye örnekleri tek cümlelik

İngilizceUzun Hikayeler ve Türkçeleri. SONRAKİ KONU. Schools (Okullar) İngilizce Çocuk Hikayesi. Simple Present Tense Geniş Zaman Konu Anlatımı SHORTSHORT STORY AND INVESTIGATION OF “EMEKLİ” STORY OF SAMİM KOCAGÖZ ABSTRACT The aim of this work is to draw the readerʹs attention to a minimal story. In this work the story is shortened even to a single sentence, with other words the text is Korku Hikayeleri: Okuyanların Tüylerini Ürpertecek Kısa ve Uzun Öyküler. Hayaletler, cinler, periler, psikopat seri katiller ve efsaneler. Korku hikayelerinin bir solukta okuyacağı bu listede hem kurgu hem de yaşanmış öyküler yer alıyor. Gıcırdayan kapılar, karanlıkta gizlenen gölgeler, ürpertici fısıltılar, konuşan HikayeNedir? Hikaye bir olayın kurgulanarak anlatılmasıdır. Hem daha kısa olması; hem de kurgulanması nispeten daha kolay olması nedeniyle kimi zaman romandan daha kolay olarak kabul edilmektedir fakat iyi bir hikaye yazmak, sanıldığı kadar kolay değildir. Hikayeler, çok fazla olay örgüsü ve karakter içermezler. Senatoryumya da lunapark? Nicelerinin gelip geçtiği, kiminin erdem kazandığını, kiminin aklını yitirdiği o ünlü yerlerden birisi burası. Site De Rencontre Inchallah En Français. 04 OCAK 2022 , SALI 0453DOKUZDAN KÜPE ÇIÇEĞI - ELIF ERDOĞAN - YKYBaşlangıçta/ilk okumada Elif Erdoğan'ın öyküleri size bir şey vermeyebilir, bu yüzden birkaç kez daha dikkatli okumanızı öneririm. Bu öykülerde çok fazla ilginçlik bulabilirsiniz hatta Orhan Veli'yi bile. Minimal öykülerin önemli özelliklerinden biri de şiirle aralarındaki top ardında koşan yirmi iki insandan ziyade "oyun kurmak" olarak izleyebilirseniz, kurmaca metinlerin oradan alacağı bazı özelliklerin olabileceğini idrak edebilirsiniz. Bu bahsettiğim şey bir takımın sahaya dizilişini ya da bir duran top organizasyonunu içermiyor elbette. Yani bir öykücüye, öykünü üç beş iki sistemine göre kur demeyeceğiz. Fakat futbol üstüne düşünen önemli isimlerin bazı cümleleri var ki bize kurmacanın özel alanlarında yol gösterici olabilir. Hollandalı futbol insanı Johann Cruyff'a getirmek istiyorum sözü. Cruyff bakın futbol için ne söylemiş "Futbol basit bir oyundur. Zor olan ise basit futbol oynamaktır." Cruyff'un bu cümlesini son dönemde birçok yerde karşılaştığımız henüz adı daha konamamış1 olan minimal/küçürek/kısa kısa öykü vs. için de kurabiliriz. Çünkü minimal/küçürek/kısa kısa öykü yazan birisi de bize öykü basit bir türdür, önemli olan onu basit cümlelerle ifade etmektir deseydi ve Elif Erdoğan gibi bunun çeşitli ve nitelikli örneklerini verebilseydi biz de ona haklısınız derdik herhalde. Elif Erdoğan'ın Dokuzdan Küpe Çiçeği 'ne geçmeden evvel kısa kısa yazmak denince akla gelen ilk isim için bir iki cümle yazmak istiyorum. Türk öyküsünde Ferit Edgü bu türün en nitelikli örneklerini vermiştir diyebiliriz. Yani Cruyff bir öykü kuramcısı olsaydı Ferit Edgü'yü kendi kuramını başarıyla uyguladığı için tebrik edebilirdi. Ali Teoman'ın söyleyişiyle Edgü'nün öyküsü sözden sözsüzlüğe, sesten sessizliğe geçişin öyküsüdür. Bu minvalde Edgü'nün takipçileri olacaktır ancak o çizgiye ulaşmak büyük bir uğraş gerektirir. Elif Erdoğan'la birlikte bu biçimin ilk akla gelen genç takipçileri Onur Çalı ve Sine Ergün'dür diyebiliriz. Önümüzdeki yıllarda bu sayının artacağından da şüphem yok ancak basiti kurmak isterken alelade de kalabiliriz. Vasat hatta ne idüğü belirsiz metinler ortaya çıkarmak bile olası. Öykü geldi nereye dayandı, kim onu nereye bırakacak bakalım? Şimdi gelelim Dokuzdan Küpe Çiçeği ne; Borges'in arı şiiri neredeyse getirip harfe dayaması gibi bu yeni öykü biçimi de öyküyü bir cümleye getirip bıraktı sanki. Elif Erdoğan'ın "Uzun Hikâye" adlı öyküsü de bunun bir örneği "Bir gül neden kurur dalında?" Tek cümlelik bir öyküye Erdoğan'ınkine çok yakın bir örnek olan Onur Çalı'nın Huma Kuşları kitabındaki "Apolostik Megalomoni" de örnek verilebilir. "Judas dayanamadı, kendini öptü." Minimal öykü insanların yaşamlarında dondurulmuş kısa anlar, yaşanmış küçük olaylar, anekdotlar, kurulan düşlerden birisi, bir monolog, bir içsel konuşma ya da bir episod olarak okuyucunun karşısına Öykü sadece karakterin ruh halinde veya bakış açısında meydana gelen bir değişimi gösterebilir. Değişim, bir farkına varma, bir ifşa, ilahi bir görünüm, bir idrak veya bir karar "Gölge" öyküsüne baktığımızda anlatıcının dört cümlede karakterin nasıl değişime uğradığını ve gerçeği ne denli idrak ettiğini! gösterir. "Gölge. Buraya gelmek için evden çıkmıştım o gün. Yolda gölgemle saatler süren bir tartışmaya tutuştuk. Beni en sonunda asıl gölgenin ben olduğuma ikna etti." "R'ler" öyküsünde anlatıcı kendi çocukluğuyla ilgili küçük bir olayı ifşa ediyor. Bu öyküde karakterin bir anda yaşama bakışındaki değişime de tanıklık ediyoruz. "Bir keresinde âşık olmuştum. On yedi yaşımda. Her teneffüs izliyordum onu uzaktan. Bir gün cesaretimi topladım. İkinci teneffüste yanına gittim. Tanıştık. Öyle bir andı ki hayatın nasıl bir şey olduğunu bir kerede öğrenmiştim. Ben R'leri söyleyemiyordum, onun adı Berrak'tı."Tema bakımından incelediğimizde de Elif Erdoğan'ın öyküleri, minimal öykünün temalarına denk düşer. Erdoğan'ın öyküleri yabancılaşma, köleleşme, umutsuzluk, çöküntü ve bunaltı gibi ana izlekler4 üzerine oturtulabilir. Minimal öykü Ferit Edgü'nün ifadesiyle başı ve sonu alınmış öykülerdir. Metin yazılandan çok yazılmayan üzerine kurulmuştur. Bu sebeple de bu tarz metinler okurunu oldukça zorlar. Başlangıçta/ilk okumada Elif Erdoğan'ın öyküleri size bir şey vermeyebilir, bu yüzden birkaç kez daha dikkatli okumanızı öneririm. Bu öykülerde çok fazla ilginçlik bulabilirsiniz hatta Orhan Veli'yi bile. Minimal öykülerin önemli özelliklerinden biri de şiirle aralarındaki yakınlıktır. Örneğin, "Nasıl Bilirdiniz?" öyküsünü okuduğumda kafamda yankılanan "Kitabe- i Seng-i Mezar" şiirinin dizeleri oldu. "Nasıl Bilirdiniz? Yıllarca evinin balkonuna kumruların yuva yapmasına müsaade etmekten başka bir iyiliği yoktu bu dünyada, mahallenin huysuz delikanlısıydı." Kitabı okuyanlara yöneltmek istediğim şöyle bir soru var Alışveriş listenizi bir öykü kitabının yirmi ikinci sayfasına basarsak öykü olur mu? Bu soruyu cevaplamadan evvel aşağıdaki öyküyü okumanızı istiyorum. "Unuttuklarım Ekmek almak. Sergide tanıştığım kadının adı. Elektrik faturasını ödemek. Terziden pantolonumu almak. Karşı komşunun tabağını vermek. Un helvasının tadı. Çantamdaki mektupları postalamak. Çantamdaki mektuplara yapıştırmak için pul almak." Elif Erdoğan'ın "Unuttuklarım", "Hatırladıklarım", "Tekerleme Felsefesi", "Tersten Tekrarlı" vb. öykülerini okuduktan sonra kafama takılan bir soruydu size yönelttim. Bence bu soru kurmacayı en uca taşımak isteyen bir yazara, okurun yönelttiği bir kontra atak sorusudur diyebiliriz. Ancak Erdoğan, Johan Cruyff'un kendini ve futbol felsefesini anlamayanlar için kurduğu özel cümlelerinden biriyle okura cevap verebilir. "Anlaşılmadığım çok oldu. Futbolculuğumda, hocalığımda ve sonrasında yaptıklarımda. Ama olsun; Rembrandt ve Van Gogh da anlaşılmamıştı. Öğreniyorsunuz sonunda İnsanlar siz dâhi olana dek rahat vermiyor."Mingayrihaddin, kendi payıma konuşayım "Unuttuklarım" metnini ve buna benzer birkaç tanesini maalesef öyküden farklı bir yere oturtuyorum hatta bunlar için metin demek bile fazla geliyor bana. Çünkü bizim bildiğimiz minimal öykü biçimini odak alsak bile belirttiğim örnekler bunun dışında kalıyor. Okuruna minimal öykünün bıraktığından daha fazla boşluk; adeta bir kara delik bırakıyor ve defalarca okunsa da estetik açıdan okurunu bir noktaya ulaştırmıyor. Görüntü olarak şiire yaklaşıyor ancak şiirsel bir metin denebilecek bir özelliği yok. İçindeki minimal öyküleri genel anlamda beğendiğim Dokuzdan Küpe Çiçeği bu tarz örneklerle biraz zayıflasa da çıtasını yükseğe koymuş diyebiliriz. Ben her ne kadar bazı öyküler için olumsuz cümleler yazsam da öykünün gelecek yıllardaki biçimsel değişimi beni haksız çıkarabilir. Kim bilir; yaşayıp Necip Tosun, Modern Öykü Kuramı, Hece Yayınları, Ankara 2014, s. Şaban Sağlık, Hikaye/Anlatı/Yorum, Hece Yayınları, Ankara 2014, s. 257. 3 Roberta Allen, "Kısa Kısa Öykülerle Daha Uzun Öykülerin Mukayesesi", Heceöykü, çev. Deniz Gemici, Nisan-Mayıs 2007, Sayı20, s, Sağlık, s. 258. Küçürek Minimal Hikâye Nedir? Özellikleri, Yazarları, Örnekleri Küçürek Hikâye Öykü Hikâyenin bir alt türü olan küçürek hikâye, çok kısa metinlerdir. Küçürek hikâyenin ortaya çıkışında farklı sanat dallarındaki minimal yaklaşımın son yıllarda hikâyede de karşılık bulması etkili olmuştur. Küçürek hikâyenin tanımı ve özellikleri hakkında çeşitli görüşler vardır. Türk edebiyatında küçürek hikâye türü için “minimal öykü”, “çok kısa öykü”, “öykücük”, “kısa kısa öykü”, ”kıpkısa öykü” gibi terimler kullanılmıştır. Bu tür hikâyeler 750 kelimeden az olan hikâyelerdir. Bunlar arasında tek cümlelik hikâyeler de vardır. Küçürek hikâyede hacminden dolayı hikâyenin unsurlarıyla ilgili pek çok ayrıntıya yer verilmez, şiirde olduğu gibi yoğun ve imgesel anlatımdan faydalanılarak hikâye kurgulanır. Hikâyede verilmeyenlerin okur tarafından tamamlanması beklenir. Küçürek hikâyeler; insan yaşamından dondurulmuş kısa anlar, yaşanmış küçük olaylar, anekdotlar, kurulan düşlerden birisi, bir monolog, bir içsel konuşma olarak okuyucunun karşısına çıkar. Bu tür hikâyelerde de diğer hikâyelerde olduğu gibi insana özgü gerçekler bireyselleşme, yalnızlık, yabancılaşma vb. tematik yapıyı oluşturur. Küçürek hikâyelerde çok küçük bir olay ya da durum anlatıldığı için şahıs kadrosu, zaman ve mekân gibi yapı unsurları sınırlıdır. Küçürek hikâyede anlam anlatılan şeyde değil, anlatılmayan, gizlenen şeyde ortaya çıkar. Bu yüzden yoğun, dolaylı anlatıma ve sembolizme dayanmaktadır. Küçürek hikâyenin dünya edebiyatında önde gelen isimleri şunlardır Julio Cortazar Dino Buzzati Franz Kafka, Max Jacob Oscar Wilde’dır Türk edebiyatında ise; Ferit Edgü Necati Tosuner, Rasim Özdenören Hulki Aktunç, Ayfer Tunç Haydar Ergülendir. ACI YAĞMUR Bir zamandır ablam, annemin kafayı üşüttüğünü söylüyordu. Ben pek üzerinde durmadım. Evet, ablam da haklı. Yaşlı bir kadınla her gün aynı evde olmak kolay değil. Dün pazardı, şöyle bir uğradım onlara. Biraz kaynattık işte, eskilerden filan… Artık kalktım gidiyorum, elini öptüm annemin. “Oğlum, bir daha gelişinde anneni de getir…” dedi. İçimdeki yangın gözlerimi yaşarttı. Ablamın yüzüne bakmadan kaçarcasına çıktım evden. Yağmura sığındım dışarıda. Necati TOSUNER, Yakamoz Avına Çıkmak BU — Bu ne bu? — Kar. — Böyle kar hiç görmemiştim. — Burda daha neler göreceksin. — Neymiş göreceklerim? — Kurt, köpek. — Başka? — Ayı, tilki. — Başka? — İşin rast giderse, bir insanoğlu. — Bu karda mı? — Bu karda, eğer yolunu bulabilirsen. Ya da o, yolunu yitirmişse. Artık bahtına… Ferit EDGÜ, Doğu Öyküleri Toplu Öyküler YANGIN Yanmış ormandan geçtim. Kapkara, kömürleşmiş ağaçlar. Yanmış otlar. Çalılar. Isırganlar. Tüm börtü böcek yanmış. Kaplumbağalar. Tosbağalar. Kertenkeleler. Yılanlar yanmış. Kelebekler bile. Toprak öylesine sıcak ki üstüne basılmıyor. Kayalar cehennem kayası. Yanımdaki dostum, “Bilmem biliyor musun” diyor, “böyle yangınlardan sonra, eğer yağmurlar bol ve düzenli yağarsa bambaşka bir orman oluşur. Yeni ağaçlar, yepyeni bitkiler…” “Ne kadar sürer bu,” diyorum. “Havaya bağlı,” diyor. “Ben diyeyim yirmi, sen de otuz.” “Görür müyüz,” diyorum. “Bizler görmesek, çocuklarımız görür,” diyor. “Onlara ormanı nasıl korumamız gerektiğini öğretmemiz gerekecek” diyorum. “Kendimize de,” diyor dostum. Üstüne basa basa bir kez daha; Kendimize de. Ferit EDGÜ, 252 Yazardan Minimal Öyküler. Post Views 535 Türk Edebiyatı’nda minimal öykü, çok kısa öykü, öykücük, kısa kısa öykü, kıpkısa öykü, sımsıkı öykü, kısa kurmaca, minik öykü, mini öykü, küçük öykü, ani öykü, mikro kurmaca, küçük ölçekli öykü, mesel, küçük ölçekli kurmaca, küçürek öykü gibi adlandırmalarla anılan öykü türünde ilk olarak 1960’lı yıllarda, Richard Brautigan ve Spencer Holst gibi yazarlar, eserler vermeye başlamışlardır. Küreselleşmenin de etkili olduğu bu süreçte, küçürek öykü fast food diye tabir edilen çağın tüketim anlayışına uygun bir türdür. Küçürek öyküler, öğüt verme, karakter geliştirme, okuyucuyu belli bir noktaya taşıma gibi amaçlar gütmez; ani uyarmalar yapar ve hakikatleri sezdirirler. Yoğun ve sıkıştırılmış niteliği ile şiire yakın durmaktadır. Küçürek öyküler, gerek hacimce gerekse anlatım teknikleri bakımından şiirle ilişkilendirilmektedirler. Şiirde de küçürek öyküde de az kelimeyle en çok şeyi söyleme esası vardır. 1. Ferit Edgü 1936 – – İz ve Yolcu Küçürek öykü deyince akla gelen ilk isim, hiç kuşkusuz Ferit Edgü’dür. Binbir Hece, Doğu Öyküleri, İşte Deniz, Maria ve Do Sesi adlı kitaplarında topladığı birçok küçürek öyküsü vardır. Ferit Edgü’nün küçürek öyküleri, şiirsel düz yazı görünümündedir. Edgü, yoğun bir şekilde diyaloglarla anlatımı tercih eder. İz, oldukça kısa bir öyküdür. Hem öykü hem de şiir öğelerini barındırmaktadır. “O günlerde sürekli izleniyordum. Bıktım. Ben de beni izleyenleri izlemeye başladım. Böylece onlarla aramda bir eşitlik doğdu. Onlar da ben de hem izleyen, hem izlenen olduk.” Yolcu öyküsünde yolcu sözcük olarak tekil bir anlam taşısa da bir gösterge olarak bütün insanlığın yaşama kaygısını simgeler. Edgü’nün küçürek öykülerinde her simge, insan ve dünyanın yeniden anlamlandırılmasına yönelik bir atılımdır. “Yolcu — Gidiyorum. Bu kez gerçekten gidiyorum. — Cehennemin dibine değin yolun var. — Ama ben o yolu bilmiyorum. — Bilmen gerekmiyor. Yolun sonu zaten orası.” 2. Refik Algan 1952 – – Aphrodite Algan küçürek öyküler için kısa metin adını vermiştir. Edebiyatımızda, küçürek öykü türünü deneyen ilk yazarlardandır. Saat Kulesi adlı kitabının ilk bölümünün adı da Kısa Metinler’dir. Algan Aphrodite’de, düş ve gerçek çatışmasını verir. Afrodit yontusu, insan yaşamındaki idealleri, yahut rüyaları anlatır. Gerçekler ise ideallerle örtüşmez. “Tüm gençliği boyunca afrodit yontusunca güzel bir kız bulup onunla evlenmek istemişti. Derken buldu da. Evlendiler. Evliliklerinin ilk gecesinde, sabaha karşı uyandı. Karısı uyuyordu. Tuttu, karısının kollarını yontunun kırılmış olduğu biçimde kesti.” 3. Tezer Özlü 1943 – 1966 – Gabuzzi Eski Bahçe – Eski Sevgi Tezer Özlü’nün öykülerinin tümü küçürek öykü kapsamında değerlendirilmemektedir, fakat genel anlayışı küçürek öykü anlayışına yakındır. Kimi öyküleri, ki küçürek öykü değilse de bir buçuk ya da iki sayfa büyüklüğündedir. Hayattan süzülen aforizmalar niteliğindeki öykülerinde, büyük şehirde bunalan ve isteklerini gerçekleştiremeyen kadınların yalnızlıklarını, pişmanlıklarını ve başkaldırısını anlatır. “Ben kimi öldürdüm beni ya da bir başkasını mı bunu bilmiyormuşum gibi yazmak istemiyorum, hiç kimseyi öldürmedim ben. Rahibe okulunda okumuş olmam gençken, ki ben hep gencim hiç ölmeyeceğim, işte ölüme ölmemekle karşı çıkıyorum. Ölmemek de bir çeşit ölüm mü, içim seviniyor gene bu kaçıncı sevgi, sevgi mi, sevinç mi.” 4. Mehmet Harmancı 1977 – – Erkidarı ile Tazebuğdayın Hikayesi Muhtemel Menkıbeler Mehmet Harmancı kendi adlandırmasıyla kıpkısa öykü türünde örnekler vermiştir. Küçürek öykülerinde, büyülü gerçekçilik, gerçeküstücülük, hikmet ve imalarla örülü bir anlayış gösterir. Kurgusu, mesaj odaklı ve sarsmaya yöneliktir. Çarpıcı bir final ve sondaki aydınlanma ile küçürek öyküye orijinallik vermiştir. Erkidarı ve Taze Buğdayın Hikayesi’nde, kendini gerçekleştirmek çabasındaki tazebuğday, başkalarının yanlış yönlendirmelerine uyarak yabancılaşır. Simgelerin konuştuğu öyküde, tazebuğday, modern insanı temsil ederken özüne uygun bir biçimde atılımda bulunmak ister. “Darı, ayların ona verdiği üstünlük ve güvenle konuştu – Buğday kardeşi, kendimizi baklava olacağız diye hırslandırmamalıyız. Ekmek olmak nemize yetmez… Bu sözü kaale alan buğday ikinci sınıf bir köy değirmeninde öğütülüp kara kuru bir ekmek olarak yenmekten kurtulamamıştı. Kimin sözüne kulak vereceğini bilememe toyluğu, bey sofrasında baklava olmaktan alıkoymuştu buğdayı.” 5. Sadık Yalsızuçanlar 1962 – – Tırmanma Şeridi Kuş Uykusu Enis Batur’un zifiri karanlıkta etrafı görebilen birkaç kişiden biri olarak tanımladığı Sadık Yalsızuçanlar, modern öykücülüğümüzde kendine özgü dili ve dünyası olan bir yazar. Yalsızuçanlar öykülerinde bilinç akışı tekniğini kullanarak tematiği vermeye çalışmaktadır. Mesaj, yoğun ve çarpıcı sözlerle verilmeye çalışılır. Okur oldukça aktif olmalıdır. Genellikle, söylenenden hareketle söylenmeyeni buldurma amacı vardır. Yalsızuçanlar, örtük anlatımıyla öne çıkan küçürek öykü yazarlarındandır. “Dağılmış insanların arasından çıkıp Karadağ’ın ormanlarına süzüldü, güzel ve sessiz bir ata bindi. İçtiğinde güven verici olabilen su gibi dinginken ansızın ürktü, dizgin kayışını kopardı, mareke takıldı ve çifte atarak düşürdü. Bacağındaki sancı gözüne esrik bir tül gerdi. Büyük bir kafile halinde geçmişin derelerinden geçti, varlık çölünde konaklayan her nesne gibi yalnızdı. Şemsiyesine dayanarak kalktı, atın kaçtığı yöne, geleceğin yüksek dağlarına yürüdü. Konuşan, yardım edici bir ruha, kadına rastladı, çeşmeden su içiriyordu atına. Bir parça ekmek uzattı, arzusuna kavuştu, eve döndü, ansızın bir tufanın çıktığını gördü.” 6. Hulki Aktunç 1949 – 2011 – Gece Uyarıcısı Toplu Öyküler 1 – Gündelik Söylenceler Bölümü Hulki Aktunç’un küçürek öyküleri genellikle tüm küçürek öyküler için geçerli olsa da özellikle Aktunç’un öyküleri alıntı yapılırken dahi kesilemeyecek derecede bağlantılı cümlelerden oluşmaktadır. Hüzünlü ve buruk bir atmosfer eşliğinde, okuru düşündürme eylemini gerçekleştirir. Öykülerinde anlam kapalılığı, ritm, tempo, ahenk özellikleri, net bir şekilde gözlemlenebilir. Gece Uyarıcısı’nda görünürde kalabalıklar içinde kendi iç dünyalarında ise yalnızlığı yoğun bir şekilde yaşayan insanı anlatır. “Sıkıntı verici bir film görmüş, eve dönüyordum hızlı hızlı. Sokak sessizdi, ıssızdı. İleride bir adam vardı. Bir apartmana bakarak, “Saat on ikiye beş var!” diye bağırdı. Birilerini uyarıyor sanmıştım. Oysa, adam yürümeye başlamıştı ve sesini dört bir yana yönelterek uyarısını sürdürüyordu. “Saat on ikiye beş var!” Sürekli, “Saat on ikiye beş var!” Üç beş pencere daha kararmıştı.” 7. Necati Tosuner 1944 – – Acı Yağmur Yakamoz Avına Çıkmak Necati Tosuner, küçürek öykü için oluşturduğu ve yine küçürek öykü tadındaki tanımlarıyla önemli bir yazarımızdır. Öykünün, romandan çok şiire yakın durduğunun bir kanıtı olduğunu düşünen Necati Tosuner’e göre küçürek öykü şiirseldir ve belki de bu yüzden yere bakan, yürek yakandır. Öyküleri, küçürek öykünün gereğine uygun olarak, kısa ve tek konu etrafında gitmektedir; tematik olarak çeşitlilik yapmaz. Aliterasyondan yararlanarak ritmli ve ahenkli metinler oluşturur. “Bir zamandır ablam annemin kafayı üşüttüğünü söylüyordu. Ben pek üzerinde durmadım. Evet, ablam da haklı. Yaşlı bir kadınla her gün aynı evde olmak kolay değil. Dün pazardı, şöyle bir uğradım onlara. Biraz kaynattık işte eskilerden falan… Ama kalktım gidiyorum, elini öptüm annemin. “Oğlum bir daha gelişinde anneni de getir…” dedi. İçimdeki yangın gözlerimi yaşarttı. Ablamın yüzüne bakmadan kaçarcasına çıktım evden. Yağmura sığındım dışarıda.” 8. Haydar Ergülen 1956 – – Sıhhiye Memuru Fazlalıklar – İmge Öyküler Küçürek öyküler için fazlalık adını kullanan Haydar Ergülen, küçürek öykü örnekleri veren bir diğer yazarımızdır. Ergülen küçürek öykülerinde, şairliğinden olsa gerek şiirsel nitelikleri ön planda tutar. Küçürek öyküleri, imge yüklü metinlerdir. Fazlalıklar tek bir hikaye değil. 10 tane kısa kısa hikaye. Ergülen bu hikayeleri neden yazdığını en son hikayede Kıssadan Hikaye’de açıklamış. “Eskiden sıhhiye memurları vardı, yeni dilde sağlık memuru diyorlar. Babamın en küçük amcası, Yusuf Amcam sıhhiye memuruydu, tansiyon ölçer, evlere iğneye gider, sünnet yapardı, bir bakıma bütün erkek çocuklarının korkulu rüyasıydı. Necati Cumalı’nın Ay Büyürken Uyuyamam adlı hikaye kitabını okuyup sonra da o hikayelerden birinden uyarlanan Adı Vasfiye filmini seyredince Yusuf Amcamı hatırladım. Karısı hep çapkınlığından dem vururdu onun. Biz çocuktuk ve bize bile amcamla ilgili doğru-yanlış hikayeler anlatırdı, öyle ya iğneciydi ve evlere girip çıkıyordu. Amcamsa hep gülerdi karısının bu kıskançlık krizleri karşısında. Yusuf Amcam çok yakışıklı biri değildi, ama bir Fransız filminde rahatlıkla oynayabileceğini düşünmüştüm yıllar sonra. Önce karısı öldü, 45 yaşında filan, amcam da öldüğünde 50 yaşından fazla değildi. Evlerinin bahçesinde bir tulumba vardı, suyu oradan alırlardı. Her hikayenin sonunda, duvara asılı tüfek patlamıyor işte. Tulumbanın bu hikayede ne işi var, bilmiyorum…” 9. Vüs’at O. Bener 1922 – 2005 – Tortu Mızıkalı Yürüyüş / Kara Tren Bener’in Mızıkalı Yürüyüş/Kara Tren otobiyografik yapıda kitabıdır. İçinde küçürek öyküler de bulunur. Öykülerinde Bener, söylenenlerden ziyade söylenmeyenleri ve ima edilenleri öne çıkartmaktadır. Yarım kalmışlığın, aşkın, unutamamanın küçürek öyküdeki yansımalarını, Bener’in öykülerinde görmek mümkündür. Kullandığı şiirsel dil, zaten sürükleyici bir niteliği olan küçürek öykülerini iyiden iyiye sürükleyici hale getirmiştir. “Sadece kemanını vermedim. Yıllar sonra yeğenine armağan ettim. O da öğrenememiş doğru dürüst, evlerinin bir duvarına asmış. Ben zaten hiç beceremedim, hiçbir şey, iç yangını anılar yaratmaktan başka.” 10. Murat Yalçın 1970 – – Ölm Aşkımumya – İma Kılavuzu Günümüz yazarlarından Murat Yalçın da küçürek öykü deyince akla gelen isimlerdendir. Ölm adlı küçürek öyküsü, onun küçürek öykülerindendir. Yalçın, öyküsünde kısa ve yoğun bir yaşantı dünyasına gönderme yapmaktadır. Çarpıcı anlatımıyla, bireyi zamansız olgunlaştıran acıların etkisi ile benliğin parçalanmasını anlatmaktadır. Yalçın’ın anlatımı oldukça rafine ve yoğundur. “Savaşlar çocukları büyütür”, dedi yaşlı kadın, buruşuk ağzının kenarındaki tükürükleri silerken. “Babalarının mezarları başında ağlayan adamlar görürsen şaşırma, yaşları büyüktür babalarından…” Bu sözler, örümcek ağına takılmış bir sinek oldu, salındı kafasının köşesinde.” 11. Sevim Burak 1931 – 1983 – Terzi Kalivrusi Afrika Dansı Sevim Burak’ın küçürek öyküleri, bireyin toplum üzerindeki ve toplumun birey üzerindeki etkilerini açığa çıkarır. Bu açıdan yazar, küçürek öykülerinde gündelik olaylara yoğun ve derin anlamlar yükleyerek aktarır. Burak’ın sanatı ve yaşamı iç içedir. Bu açıdan bakılınca öykü kişileri çevresindeki insanlardan oluşur. Onun bu özelliği küçürek öykülerine de yansır. “İşte terzi kalfa geliyor – Bana bir kat elbise lazım. – Yanınızda örnekler var mı? – Her türlüsü var efendim. Hangisi daha ziyade hoşunuza giderse onu intihap ediniz. – Siyahı daha ziyade severim. Bana bir kat elbise ölçüsü alınız. – Ne biçimde olsun? – Şimdiki modaya göre nasıl giyiyorlar ise öyle yapınız. Elbisem hazır mıdır? – Hayır efendim. Yalnız setrenizi getirdim. Bakayım prova edeyim iyi geliyor mu? – Vücudumu çok sıkıyor. Boyu çok uzun. – Tamam, boyunuza göredir. – Kollarım kaçıyor. – Efendim şimdiki moda böyledir. – Ben isterim ki vücudum rahat etsin. Zaten terzi kesme işinde hiçbir vakit kendinde kusur bulmaz ki.” 12. Arzu Özdemir 1979 – – Tezkere İki gün önce geldiği bu kentin en güzel lokantasında yemek yedi. En güzel otelinde uyudu. Caddelerinde işine yetişmek için değil, bir aylak gibi dolaştı. Barlara gitti, içkisini yudumladı, kadınlarla bakıştı. Cebine koyduğu mahkeme kâğıdını yoklayıp kendi kendine şöyle söylendi “Kadınlar da kentler gibi… Misafirliğe gelenleri, kalıcı bildiklerinden daha iyi ağırlıyor.” Kaynak Çağdaş Türk Öykücülüğünde Küçürek Öykü, Ferit Edgü’nün Yolcu Adlı Küçürek Öyküsünde Yurtsuzluk İtkisi, Mehmet Harmancı’nın Küçürek Öykülerinde Gündelik Kuşatma Altındaki İnsanın Varoluş Görüngeleri, Ayşegül Gürdal’ın Duvar Öyküsü Üzerine Bir Çözümleme İZDİHAM KİRAZ AĞACIBahçenin birinde bir kiraz ağacı varmış. Ağacın önce beyaz çiçekleri, sonra da kırmızı kırmızı kiraları olurmuş. Kiraz ağacının kapısı konuklara açıkmış. O hiç yalnız kalmazmış. Kiraz ağacının bodrum katında köstebekler, solucanlar otururmuş. Ağacın gövdesinde ise karıncalar, böcekler bulunurmuş. Üst kattaki konuklar ise çiçeklere gelen arılar, dallara konan gün kiraz ağacı evini dolduran bu konuklara dönmüş, şöyle demiş “Ey konuklar! Söyleyin bakalım daha ne kadar zaman evimde konuk olacaksınız? Bütün gün evimde rahat rahat oturuyorsunuz. Peki bana ne kira ödüyorsunuz?”Konuklardan solucan ve köstebek hemen konuşmaya başlamışlar “Bilir misin, biz sana yararlı olmaya çalışıyoruz. Köklerini saldığın toprağı gece gündüz eşeliyoruz. Böylece sen köklerini rahatça daha derinlere salabiliyorsun. Gelişiyorsun.”Üst kattaki arılar ise şöyle demişler “Senin çiçeklerinin balını kim çıkarıp topluyor? Niz olmasak senin çiçeklerinden hiç bal alınmazdı.”Kuşlar ise şöyle konuşmuşlar “Bizim neşeli sesimiz, şarkımız olmasa senin için sıkılırdı. Seni biz eğlendiriyoruz.”Böylece kiraz ağacı konuklarının da kendisine bir şeyler verdiğini öğrenmiş. Bir daha da bu konulara hiç karışmamış. Onlar da ağacı hiç yalnız bırakmamışlar. Onu eğlendirmişler, zararlı böceklerden korumuşlar, toprağını temiz tutmuşlar. Çok kısa öykü, minimal öykü olarak da anılan küçürek öykü çok kısa ama bir o kadar yoğun bir öykü türüdür. Günümüzde birçok alanda sadeleştirmenin yanı sıra o alanın içinin boşaltılması, kolay tüketilir hale gelmesine sık sık rastlar olduk. ama küçürek öykü böyle değil. Birkaç sözcükle sizi duygu ve düşüncelere boğabilecek bir kuvvete sahip. İlk bakışta "ben de yazarım ne var ki" demeyin çünkü bu öyküler yazarın dile hakimiyetini, sözcük dağarcığını, kurgu kabiliyetini, duygu ve düşünce dünyasının derinliğini gösterir. Ünlü bir örnek verelim "Satılık bebek ayakkabıları, hiç giyilmemiş." For Sale baby shoes, never worn. Ernest Hemingway Dünyada Dünyada küçürek öykülerin birçok örneği mevcut. Yukarıda Ernest Heminway'den örnek vermiştik. Ama küçürek öykünün tarihi fabllarından tanıdığımız Ezop'a kadar uzanır. Asıl adı H. H. Munro olan Saki, duygusal öyküleriyle yürek parçalayan O. Henry, Fahrenheit 451 ile tanınan ama müthiş öykülere sahip Ray Bradbury'yi de usta kısa öykü yazarları arasında sayabiliriz. Türkiye'de Türkiye'de incelikli küçürek öykü örnekleri elbette bulunuyor. En başta Ferit Edgü ve merhum Hulki Aktunç bu alanda eser vermiş usta ve değerli yazarlarımızdan. Gün geçtikçe küçürek öykü dalında yepyeni eserler veren yazarlarımızın sayısı artıyor. Örnek vermeden de olmaz tabii. İşte, Ferit Edgü'nün en çok alıntılanan ve incelemeye konu olan öykülerinden biriÖÇ Köyün en hoppa kızını, köyün en aptal gencine verdiler. Sayısız çocukları oldu ama hiçbiri o aptal gençten değildi. Kurallar? Küçürek öykülerin kuralları var mı? Kesin bir tanımı olmasa gerek. New York Times yayın editörü 55 kelime sınırı koyarken başka bir kaynak başlık yedi kelimeden fazla olmamalı diyor. Bu kurallar elbette dilden dile değişir. Kelime uzunlukları ve imla kuralları dillerde farklılık göstereceği için dünya çapında bir kural belirlemek pek mümkün görünmüyor. Bu arada küçürek öyküler yabancı dergilerde kelime sayısına göre değişik isimler almaya, küçürek öykü kendi içinde türlere ayrılmaya başladı bile. İyi eserler verildikçe, türlerde çeşitlilik, edebiyatta zenginlik demektir. Daha nice küçürek öykülere!

küçürek hikaye örnekleri tek cümlelik