kır ile ilgili mecaz anlamlı cümleler

Üzdübeni zalim kanlı yaramaz. Gayet çoktur, değil benim yaram az. Bana yardan gayri cerrah yaramaz. (Gevheri) Kısmetindir gezdiren yer yer seni. Arşa çıksan akıbet yer yer seni (Kemal Paşazade) Dilimizde kullanılan bazı eş sesli kelimeler ve anlamları aşağıda alfabetik olarak sıralanmıştır. Ayrıca eş sesli kelimeler Mecazanlam nedir ? =) Abartılı cümlelerdir.Gerçek anlamdan uzaklaşarak yeni anlam oluşturmasına denir.-----Acı kelimesinin gerçek anlamı ile ilgili cümleler ; =) Acı biberi fazla sevmem. =) Yemek biraz acı olduğu için iyemedim. =) Acı yemekleri fazla sevmem. Vb-----Acı kelimesinin mecaz anlamı ile ilgili cümleler ; Kuzeyile ilgili cümleler, Kuzey cümle içinde kullanımı, içinde Kuzey geçen örnek cümle kurmak, Kuzey kelimesi mecaz kullanımı. Kuzey Hakkında Cümle Örnekleri. Kuzeydeki göçebeler hayvancılık yapar. Batıda, kuzeyden güneye Nil Vadisi iline komşudur. Kuzeye doğru gidildikçe dağlar daha da sertleşmekte. a1fe5bd151fd6b1 9.Sınıf Dil Anlatım Kitabı. 2010 Yılı 9.Sınıf Dil ve Anlatım Kitabı Etkinlik ve hazırlık Cevapları Sayfa 8 ,11 ,12, 14. II. Etkinlik: Cevap: Konuşarak karşı tarafa söylemek istediğimizi anlatırız. Yüzmimiklerimiz ve ifadelerimizle iletişim sağlayabiliriz. 12. Etkinlik: 5Tane Mecaz Anlamlı Cümle. 1.)Adamda yüz yok ki utansın. 2.)Son otobüse yetişemezsem, işte o zaman yandım. 3.)Cesaretimin kırılmasına senin davranışların sebep oldu. 4.)Onun bu pişkinliğine bir anlam veremedik. Site De Rencontre Inchallah En Français. MERHABA ! SORUMUZA BAKALIM ;Sönmek ile ilgili gerçek ve mecaz anlam örnekleri CEVABIMIZ ;GERÇEK ANLAMLI CÜMLE ÖRNEKLERİMİZ ;Ocağın altını söndürmeyi unutma ateşini hemen gitmeden önce mumlarını hepsini birden ben doğum günü pastasının mumlarını daha üfleyip söndüremiyordu söndürdü , balonsuz balonları iyi bağlamadığı için hepsi içindeki hava ile beraber cama battığı için havası bir anda söndüBugün okulda çaycı ablanın rüzgardan dolayı ocağı ANLAMLI CÜMLE ÖRNEKLERİMİZ ;Bana istediğim pastayı almamışlardı oysakiben onu gözümdeki o umut ışığı ile beklemiştim şimdi; gözlerimdeki umut ışığım uykum var artık gözlerim sönücek yangını hiç bir şey söndüremez düşünce tüm havası her şeyimizi çalan hırsızlar yüzünden ocağımız havası böyle bir anda söner çalışmazsanızBizim okulun en çalıoşkan öğrencisi çok egoluydu sınavdan düşük alınca egosu ;SÖNMEK NE DEMEK ?Aslında bu cümleden cümleye değişir diyebilirizi ama ışığın sönmesi veya bir şeyin azalması BİLGİCİKLER ;Yumuşak ile ilgili mecaz anlamlı ve mecazi anlamda 5 ile ilgili mecaz anlamlı bir gemilerde, tekne boyunca yatay olarak, sürekli ya da kesik biçimde, tahtadan ya da sac levhadan yapılan, yük ve yaşama yerlerinin tabanını oluşturan ya da üstünü örten yüzey, döşeme, ambar ve kamaraların üstü. MisafirZiyaretçi 16 Ekim 2014 Mesaj 1 'Yol' sözcüğünün mecaz anlamıyla kullanıldığı cümle örneği verir misiniz? EN İYİ CEVABI nötrino verdi Mecaz anlam, bir sözcüğün ilk ve gerçek anlamından uzaklaşarak kazandığı yeni anlamı ifade eder.'Yol' sözcüğünün ilk ve gerçek anlamı 'geçilen yer' ya da 'ulaşım şeridi' olarak ifade edilir. Bunun dışında 'yol' sözcüğü sistem, yöntem, amaç...vs anlamı verecek şekilde cümle içinde mecazi olarak kullanılabilir 'Yol' Sözcüğünün Cümlede Mecaz Kullanımına ÖrneklerHayvanları çok sevdiği için bu 'yolda' çok emek harcadı İnsanlar ancak eğitim 'yoluyla' eğitilebilir Çözüme daha net ulaşmak için bu 'yolu' da denemelisin BAKINIZ Mecaz Anlam, Gerçek Anlam ve Yan Anlam Son düzenleyen Safi; 9 Ekim 2016 0007 Bu mesaj 'en iyi cevap' seçilmiştir. Mecaz anlam, bir sözcüğün ilk ve gerçek anlamından uzaklaşarak kazandığı yeni anlamı ifade eder.'Yol' sözcüğünün ilk ve gerçek anlamı 'geçilen yer' ya da 'ulaşım şeridi' olarak ifade edilir. Bunun dışında 'yol' sözcüğü sistem, yöntem, amaç...vs anlamı verecek şekilde cümle içinde mecazi olarak kullanılabilir 'Yol' Sözcüğünün Cümlede Mecaz Kullanımına ÖrneklerHayvanları çok sevdiği için bu 'yolda' çok emek harcadı İnsanlar ancak eğitim 'yoluyla' eğitilebilir Çözüme daha net ulaşmak için bu 'yolu' da denemelisin BAKINIZ Mecaz Anlam, Gerçek Anlam ve Yan Anlam Son düzenleyen Safi; 14 Ekim 2016 2153 Alıntı Yol sözcüğünü yan anlamda kullanarak cümle kurar mısınız? Yukarıda aynı zamanda 'yol' sözcüğünün yan anlamını da içeren örnek cümleler sözcük hem mecaz hem de yan anlamı verecek şekilde cümlede kullanılabilir. Aşağıdaki cümlelerde 'yol' sözcüğü mecaz anlamlı, soyut nitelikte bir sözcük olup aynı zamanda ilgili sözcüğün yan anlamını verecek şekilde kullanılmıştır!Çözüme daha net ulaşmak için bu 'yolu' da denemelisin! Dünden bugüne çok 'yol' alındı! *Örnekleri kendiniz benzer şekilde çoğaltabilirsiniz...! Cümlede Anlam İle İlgili Temel Terimlerin Açıklanması Cümlede Anlam Nedir? Bir ya da birden fazla sözcüğün bir araya gelerek yargı bildirmesine cümlede anlam denir. Tanım Cümleleri Kavramları ve nesneleri özellikleriyle anlatan cümlelere tanım cümleleri denir. Tanım cümleleri ’ nedir? ’ sorusuna cevap verir. Örnek Sis, havanın yere değen bölümü içindeki su buharının yoğunlaşmasıdır.Sis nedir? Dipçe Tanım cümleleri öznel de olabilir nesnel de olabilir. Örnek Yaşam, insanların anlam yüklediği kısa bir zaman dilimidir. Öznel tanım cümlesi Öznel Anlatım Doğruluğu kişiden kişiye değişen yargılar içeren cümlelere öznel cümleler denir. Örnek Geçmiş yüzyılların tanrıçaları, kraliçeleri, şövalyeleri, gemicileri birer birer ayağa kalkıyor. Öznel anlatım Nesnel Anlatım Doğruluğu kişiden kişiye değişmeyen yani kişisel düşünceler içermeyen, kanıtlanabilen ve ispatlanabilen cümlelere nesnel anlatımlı cümleler denir. ÖrnekKalenin dört kulesi günümüze kadar sağlam kalmış.Nesnel anlatım Dipçe Öznel ve nesnel yargılar yerine’’ Kanıtlanabilirlik açısından farklı ’ ifadesi kullanılabilir. İçerik Konu Cümleleri Konu, bir cümlede anlatılmak istenen düşünce ya da verilmek istenen mesajdır. İçerik cümleleri ’ne anlatmış?’’ sorusuna cevap verir. Örnek Sanatçı, bütün yapıtlarında öne sürdüğü görüşleri aracılığıyla "Doğu ve Batı arasında köprü kuruyor." İçerik cümlesi Üslup Biçem Cümlesi Bir cümlede bahsedilen dil ve anlatım özelliklerine üslup denir. Anlatım tarzı, sözcük seçimi, yalınlık, sadelik gibi özellikler bir cümlenin üslup cümlesi olmasını sağlar. Örnek Yazar bu romanında ağır bir dil kullanmış. Üslup cümlesi Eleştiri Cümleleri Bir konunun olumlu ya da olumsuz yönlerinin ortaya konulduğu cümlelere eleştiri cümleleri denir. ÖrnekKonu anlatımında gösterdiği başarıyı içerik seçiminde göstermemiş. Eleştiri cümlesi Not Bir cümlede eleştiri olumlu da olabilir, olumsuz da olabilir. Doğrudan Anlatımlı Cümleleri Başkasına ait sözlerin değiştirilmeden, söylendiği gibi aktarıldığı cümlelerdir. Doğrudan anlatımlı cümleler tırnak işareti içinde de verilebilir. Örnek Okul dergilerinde çok fazla şiir yayımlanıyor, dedi. Doğrudan anlatım Dolaylı Anlatım Cümleleri Başkasına ait sözlerin değiştirilerek aktarıldığı cümlelerdir. Sözler kişi, zaman, anlatıcı değişiklikleriyle aktarılır. Dolaylı anlatımda başkasından öğrenilen bir söz değiştirilerek başkasına aktarılır. Örnek Bugün okula gelmeyeceğini söyledi. Dolaylı anlatım Koşul Şart Cümlesi Bir durumun gerçekleşmesinin başka bir şeye bağlı olduğu cümlelerdir. Şart cümlelerinde yan cümlecik temel cümleye şart koşar. ’-se, -sa ’’ şart kipi, ’-mı, -mi’’ soru eki, ’ama, yalnız, ancak’’ bağlacı ’-dıkça, -dikçe’’ eki, yeter ki bağlacı, üzere edatı, ’ – ince, -ınca’’ ekleri, cümleye koşul anlamı katabilir. Örnek Kurallara uydukça ceza almayacaksın. Şart cümlesi Neden- Sonuç Cümleleri Cümlede ifade edilen yargılardan birinin neden, ikincisinin sonuç olmasıyla oluşan cümlelerdir. Neden- sonuç cümleleri eyleme sorulan ’neden, niçin’’ sorularına cevap verir. Bir cümlede neden- sonuç ilişkisi ’ için, ile, -den dolayı, -den ötürü, -den, -dan, -diğinden, yüzünden’’ sözcükleriyle ya da kimi bağlaçlarla kurulur. Örnek Üniversitedeki olaylar yüzünden okula gidemiyoruz. Neden-sonuç cümlesi Dipçe ÖSYM sınavlarında soru kökünde "neden" sözcüğü yerine bu sözcüğün eş anlamlıları olan "sebep, gerekçe" kelimeleri de kullanılabilmektedir. Amaç – Sonuç Cümleleri Cümlede eylemin hangi amaçla yapıldığını bildiren cümlelerdir. Amaç- sonuç cümleleri eyleme sorulan ’ hangi amaçla ’ sorusuna cevap verir. ’’diye, için, üzere’’ gibi sözcükler cümleye amaç anlamı katan edatlardır. Örnek Arkadaşıyla buluşmak üzere evden çıktı. Amaç- sonuç cümlesi DipçeAmaç- sonuç cümlelerinde işin yapılma amacı anlatılmıştır fakat yargılardan bir tanesi hala yapılmamıştır. Örnek Çocuğu bırakmak üzere bakıcının evine gitti. Amaç- sonuç cümlesi Karşılaştırma Cümleleri İki varlığın, kavramın benzerlik, farklılık ve üstünlüklerinin birbiriyle kıyaslanmasıdır. Karşılaştırma yapılırken ’gibi, göre, daha, çok, en, -e oranla, kadar, -den daha’’ gibi edatlar kullanılır. Örnek Türkiye’nin en yüksek dağı Ağrı Dağı’dır.Karşılaştırma Benzetme Cümleleri Bir sözü daha etkili kılmak için aralarında ortak nitelikler bulunan kavramların birbirine benzetildiği cümlelerdir. Benzetmede en az iki, en fazla dört unsur bulunur. Benzeyen, benzetilen, benzetme edatı ve benzetme yönü bu hususları oluşturur. Benzetmede zayıf olan güçlü olana benzetilir. Örnek Kel ölür, sırma saçlı olur. BenzetmeSırma Benzetilen, Saç Benzeyen Dipçe Benzetme cümleleri ile karşılaştırma cümleleri arasındaki fark, karşılaştırma cümlelerinde derecelendirme yapılırken benzetme cümlelerinde derecelendirme yapılmaz. Öneri Cümleleri Herhangi bir durumda ortaya çıkan ya da ortaya çıkabilecek olan olumsuz, kötü durumları ortadan kaldırmak ya da bu sorunların yaşanmaması için edilen tekliflerin yer aldığı cümlelerdir. Örnek Aklını kullanırsan daha çok para kazanabilirsin. Öneri cümlesi Varsayım Cümlesi Bir olayın olmadığı halde olmuş ya da olduğu halde olmamış kabul edildiği yargıların yer aldığı cümlelerdir. ’’varsayalım, tut ki, farz et ki, diyelim ki’’ gibi kelime ve kelime gurupları bir cümlenin varsayım cümlesi olmasını sağlar. ÖrnekDiyelim ki senin sözünü dinlemedim o zaman ne olacak? Varsayım cümlesi Tasarı Cümleleri Gelecekte yapılacaklara ya da yapılması istenilenlere yer verilen düşüncelerin yer aldığı cümlelerdir. Tasarı cümlelerinde ileriye dönük plan ve projeler anlatılır. Örnek Seneye Antalya’ya tatile gitmeyi düşünüyorum. Tasarı cümlesi Ön Yargı Cümleleri Bir iş, oluş ya da durum sonuçlanmadan ya da eylem hakkında kesin bilgi sahibi olmadan yapılan yorumların olduğu cümlelere ön yargı cümleleri denir. Örnek Bu maçta da yenilecekleri şimdiden belli. Ön yargı cümlesi Olasılık İhtimal Cümleleri Bir olayın, bir durumun gerçekleşip gerçekleşmeyeceği kesin olmayan yargıların yer aldığı cümlelerdir. İhtimal cümlelerinde ’ gibi, galiba, belki, sanırım, herhalde, olsa gerek, -e bilir, -a bilir ’ gibi ekler ve sözcükler kullanılır. Örnek Kitaplarını sınıfta unutmuş olabilir. İhtimal Cümlesi Hayıflanma Cümleleri Bir olay, bir durum karşısında duyulan kırgınlığın ve üzüntünün dile getirildiği cümlelerdir. Hayıflanma kişinin kendisiyle ilgili tutum ve davranışlarla ilgilidir. Hayıflanma cümlelerinde’ ne yazık ki ’ sözcüğü ve ünlem türünden sözcükler kullanılır. Örnek Gençliğimizin kıymetini bilememişiz. Hayıflanma Cümlesi Çıkarım Cümleleri Nesnel sonuçlardan hareketle öznel sonuçlara ulaşmaya çıkarım denir. Yani bazı durumlardan hareketle ortaya çıkabilecek durumların belirtildiği cümlelerdir. Örnek Yapıtları üzerine yazılmış inceleme yazılarının sayısı, onun nitelik açısından ciddi bir okur kitlesine sahip olduğunu gösterir. Çıkarım Cümlesi Pişmanlık Cümleleri Geçmişteki davranışlardan hoşnut olmama, rahatsızlık ve üzüntü duyulduğunun anlatıldığı cümlelere pişmanlık cümleleri denir. Örnek Ona karşı keşke ağır konuşmasaydım. Pişmanlık Cümlesi Yakınma Şikayet Cümleleri Bir durumdan, olaydan veya kişiden şikayetçi olunduğunun belirtildiği cümlelerdir. Örnek Kaç günden beri hala kitaplarımı getirmedi. Yakınma Cümlesi Değerlendirme Cümleleri Bir durum, olay veya kişi karşısında olumlu ya da olumsuz düşüncelerin dile getirildiği cümlelerdir. Değerlendirme cümleleri aynı zamanda eleştiri cümleleridir. Eleştiri cümleleri olumlu olabileceği gibi olumsuz da olabilir. Değerlendirme cümlelerinde kişi ya da eser eleştirilir. Örnekİçerik seçiminde gösterdiği başarıyı anlatımında göstermemiştir.Değerlendirme Aşamalılık Durumu Bildiren Cümleler Giderek artan ya da azalan durumların anlatıldığı cümlelerdir. Örnek Kız çocuklarının okuma oranı gittikçe artıyor. Aşamalılık Şaşırma Cümleleri Beklenmeyen bir durum karşısında şaşkınlığın dile getirildiği cümlelerdir. Örnek Onu birden karşımda görünce dilim tutuldu. Şaşırma Kesinlik Cümleleri Bir cümlede verilen yargıların sayı ve anlam bakımından net olması, olasılık ifade etmemesidir. ÖrnekDünyadaki kuş türlerinden 513’ü yalnızca Türkiye’de yaşıyor.Kesinlik Anlamdaş ve Yakın Anlamlı Cümleler Farklı şekillerde ifade edildiği, yazıldığı halde aynı veya yakın anlamlı olan cümlelerdir. Örnek Bir okuyucunun belleğinde iz bırakan, sessiz bir anıya dönüşen her şey, zamanı geldiğinde yazarını yazmaya zorlar. Yazarları etkileyen, konu sandığında beklemeye bırakılan nice olaylar, durumlar bir süre sonra öyküleştirilmeyi ister. Bu iki cümle yakın anlamlı cümlelerdir. Cümlede Anlam İle İlgili Tüm yazılara Ulaşmak İçin Tıklayınız Cümlede Anlam Konuları Sınav-Test-Deneme Konularına Ulaşmak İçin Tıklayınız. Edebiyat Terimleri Sözlüğü A Harfi Konumuz Edebiyat Terimleri, Edebi Terimler Sözlüğü, Edebiyat Terimleri, Edebiyat Terimleri Sözlüğü, Edebi Terimler Sözlüğü Edebiyat Terimleri Sözlüğü Lütfen Tıklayınız Edebiyat Terimleri Sözlüğü A Edebiyat Terimleri Sözlüğü B Edebiyat Terimleri Sözlüğü C Edebiyat Terimleri Sözlüğü Ç Edebiyat Terimleri Sözlüğü D Edebiyat Terimleri Sözlüğü E Edebiyat Terimleri Sözlüğü F Edebiyat Terimleri Sözlüğü G Edebiyat Terimleri Sözlüğü H Edebiyat Terimleri Sözlüğü I Edebiyat Terimleri Sözlüğü İ Edebiyat Terimleri Sözlüğü K Edebiyat Terimleri Sözlüğü L Edebiyat Terimleri Sözlüğü M Edebiyat Terimleri Sözlüğü N Edebiyat Terimleri Sözlüğü O Edebiyat Terimleri Sözlüğü Ö Edebiyat Terimleri Sözlüğü P Edebiyat Terimleri Sözlüğü R Edebiyat Terimleri Sözlüğü S Edebiyat Terimleri Sözlüğü Ş Edebiyat Terimleri Sözlüğü T Edebiyat Terimleri Sözlüğü U Edebiyat Terimleri Sözlüğü Ü Edebiyat Terimleri Sözlüğü V Edebiyat Terimleri Sözlüğü Y Edebiyat Terimleri Sözlüğü Z Edebiyat Terimleri Sözlüğü A ABDALHem şiir hem de düzyazıda “derviş” anlamına gelen bu sözcük, halk ozanlarının adının başına ya da sonuna gelerek onların mahlası olarak da kullanılmıştır Pir Sultan Abdal, Kaygusuz Abdal gibi. ABSOLUTİZMMutlakçılık. Herhangi bir eserde ya da ilkede bir edebînin varlığına ve değişmezliğine inanmak, eseri ya da ilkeyi bu değişmezliğe göre incelemek. 20. yüzyıl başlarında ortaya çıkmıştır. ABSÜRTAnlamsal öğeleri birbiriyle bağdaşmayan… Mantık açısından mantık kurallarına aykırı olanı dile getirir. Öğeleri birbirini tutmayan, birbiriyle bağdaşmayan saçma düşüncedir. ACEM KOŞMASIÂşıkların, özellikle Anadolu’nun kimi yörelerinde Azerbaycan’a özgü bir ezgiyle okudukları koşma türü. AÇIKLAMAEdebî bir eseri geniş okuyucu kitleleri için anlaşılabilir hale getirmek için yapılan yazılı çalışmalar. AÇIKLIKBir metinde belirtilmek istenen duygu ve düşüncelerin kolay, anlaşılır, herhangi bir ek yoruma, açıklamaya gerek kalmadan kavranabilir olmasıdır. ADAPTASYONBir eseri çevrildiği dilin, konuşulduğu toplumun yaşayışına, inançlarına uyarlama demektir. Ayrıca farklı türde bir eserin roman, öykü, anı gibi, sahne veya sinemaya uyarlanması ya da bu eserlerden roman, destan, öykü gibi farklı bir edebi eserin örneğin oyun meydana getirilmesidir. AFROZİMÇeşitli konularda mutlak bilinmesi gereken ana özellikleri kısa, açık ve anlaşılır bir biçimde anlatma sanatı. Yazarların derin anlam yüklü vecizelerine de afrozim denir. AĞIZBir anadilin herhangi bir şivesi içinde var olan söyleyiş farkıdır. Ağız, bir dilin aynı ülke içindeki konuşma farklılıklarıdır. Ağızlarda dilbilgisi ve sözcükler farklı değildir, ancak bazı sesler değişik söylenir. Erzurum ağzı, Karadeniz ağzı, Kayseri ağzı, Çorum ağzı gibi AKICILIKSözcük ve cümlelerin dile takılmadan kolayca okunabilmesi için anlatılmak istenen düşüncenin rahatlıkla anlaşılır şekilde ifade edilmesi. AKLEKTİZMFelsefede uyuşabilir tezleri toplayıp uyuşmayanları bir yana bırakma eğilimi, edebiyatta ise birbirine aykırı çeşitleri bağdaştıran geniş sınırlı zevki ifade eder. AKROSTİŞBir şiirde dizelerin ilk harflerinin yukarıdan aşağıya doğru sıralanmasıyla anlamlı bir sözcük meydana getirilmesidir. Divan edebiyatında akrostişe “muvasşah” ya da “istihrac” denir. Eski Yunan ve Latin edebiyatında ise akrostiş “üç dize” anlamına gelir. AKS AKİSBir cümlede bir dizede iki sözcüğün ya da sözcük topluluklarının yerleri değiştirilerek yapılan söz sanatı. Cümle ya da dizede bir sözcük diğerinin önüne ya da arkasına getirilerek cümle ya da dize tekrarlanır. AKSANBir ülkenin insanlarına veya bir çevreye özgü söyleyiş özelliğidir. Ayrıca vurgu demektir. AKSİYONBir edebi eserde olguların akışıdır. Örneğin bir romandaki aksiyon; tanımlama, düşünce ve moral bölümlerinin çıkarılmasından sonra kalan, eserin temasını geliştiren başlıca olay. ALAFRANGAFrenklerin töre, âdet ve hayatına uygun, Frenklerle ilgili, alaturka karşıtı; Avrupa kültürüne özgü olan; Avrupa uygarlığını benimsemiş, Avrupa eğitimiyle yetişmiş. ALEGORİBir görüntü, bir yaşantı veya bir davranışın daha iyi kavranmasını sağlamak için göz önünde simgelerle canlandırıp dile düşüncenin canlı bir varlık olarak anlatılması. Soyut bir düşünceyi heykel ya da resim ile göstermek gibi. Örneğin; Harname, Hüsn ü Aşk, Mantıku’t-Tayr alegorik eserlerdir. ALINTIÖne sürülen bir savı ya da düşünceyi açmak, geliştirmek için o sav ya da düşüncenin ilgili olduğu alanda tanınmış bir kimsenin söylediği bir sözle pekiştirme. ALIŞILMIŞ BAĞDAŞTIRMA Bir söz grubundaki kelimelerin mantıksal olarak doğrudan ilgi kurabilecek veya doğal dilde alışılmış şekilde bir araya gelmesidir. ALİTERASYON Şiir veya nesirde ahenk sağlamak için, söz başlarında veya ortalarında aynı ünsüzlerin veya aynı hecelerin tekrarlanması. ANA DUYGUBir düşünceden çok bir duyguyu dile getirmek, okuyucuya ya da dinleyiciye hissettirmek, onların benliğinde yaşatmak amaçlı yazı ya da konuşmaların öne çıkarmak istediği asıl duyguyu anlatır. ANA FİKİRBelirli bir konuda yazılmış eserlerin temelini oluşturan ve okuyucuya verilmek istenen asıl düşünce. Bir metindeki en kapsamlı yargı. ANAGRAMBir sözcükteki harfleri kullanarak başka bir sözcük kurmak. ANAKİKLİKTersinden okununca yine aynı anlamı veren söz ya da cümle. Örneğin; Anastas mum satsana! ANAKRONİZMTarihi olay ya da olguların içerisinde geçtiği zaman ile olay ya da olguda yer alan nesne ya da özelliklerin birbiriyle uyumsuzluğudur ANALİZ Birbütünü parçalarına ayırarak detaylı inceleme. Bir edebi esrin analizi, olayların, kişilerin ve üslupların ayrı ayrı incelenmesi yöntemleriyle yapılır. Analizden çıkarılan sonuç bir tartışma konusu olursa bu duruma eleştiri denir. ANEKDOTBir edebi eserde anlatılan bir olayın başlı başına ayrı bir bütünlük gösteren parçasıdır. Kısa hikâye fıkra, menkıbe anlamlarını da taşır. ANIŞTIRMASöz arası ya da sözün gelişine göre ünlü bir olayı bir özdeyişi bir atasözünü anımsatma ve düşündürme sanatı, telmih. ANLATIRoman, öykü, oyun, masal gibi türlerde bir olay dizisini yazınsal biçimde anlatma eylemi. ANLATIMDuygu ve düşüncelerin sözlü ya da yazılı ifadesi. Edebiyatta daha çok yazılı anlatım için kullanılır. Anlatım genel olarak iki türde yapılır. Biri nesir düz yazı diğeri nazım şiir. ANTOLOJİGerçek sanat eseri değerindeki örneklerin bir araya getirildiği derleme yapıtlar. Şiir antolojisi, hikâye antolojisi gibi… Yunanca anthos ve legein sözcüklerinden türemiştir. Batı’da ilk örneklerini Yunanlılar vermiştir. Gadarlı Meleagros ile Makedonyalı Filippos’un Stephanos ismiyle derlemeleri antolojidir. Türkçe’deki ilk antoloji ise Ömer bin Mezid’in 1436’da yazdığı Mecmu’atü’n-Nezâir adlı eseridir. Bu şiir antolojisini Prof. Dr. Mustafa Canpolat 1978’de Latin harfleriyle yayımlamıştır. Tanzimat Döneminde Ziya Paşa’nın yazdığı Harabat adlı eser divan şiirlerinden oluşmuş bir antolojidir. ANTONİM Ters anlamlı sözcükler. Sıcak-soğuk, iyi-kötü, acı-tatlı, kısa-uzun, gibi. ARGO Kullanılan ortak dilden ayrı olarak aynı meslek veya topluluktaki insanların kullandığı özel dil veya söz dağarcığı, jargon. ARTIKLAMASözü ya da yazıyı gereksiz yere uzat durumu. ARUZ Hecelerin uzunluk ve kısalık, kapalılık veya açıklık değerlerine göre, türlü ses kalıplarından oluşan divan şiiri nazım ölçüsü. ASALETEdebi eserlerde terbiye dışı, çirkin, bayağı, müstehcen ve kaba sayılan sözcüklerden kaçınmak. ASKIHalk edebiyatında saz şairleri aralarındaki şiir yarışmalarında kazananlara verilmek üzere duvara tüfek, kılıç, heybe, saz gibi şeyler asardı. Bunlara askı, askıyı kazanmaya da “askı indirmek” denir. ASONASŞiirde aynı ünlü harflerin tekrarlanmasıyla sağlanan uyumdur. Aynı aksanı veren ünlüyü ondan sonra veya önce gelen ünsüzü dikkate almadan her dizenin sonunda tekrarlama biçiminde yapılan uyak. ÂŞIKHalk ozanı yada saz şairi. AYAKHalk şiirinde kafiye yerine kullanılan terim. ÂYÎNESözcük anlamı “aynı” demektir. Herhangi bir şeyi veya hâli yansıtan, göz önünde canlandıran anlamında kullanılır. Âyînesi iştir kişinin lafa bakılmaz, Ziya Paşa Edebiyat Terimleri Sözlüğü B BABBir edebi eserin düzenlenmesinde, konuların ele alınıp işlenmesine göre ayrıldığı bölümlerden her biri. BAĞLAM Bir dil birimini çevreleyen, ondan önce veya sonra gelen, birçok durumda söz konusu birimi etkileyen, onun anlamını, değerini belirleyen birim veya birimin tümü; kontekstBALAD Eski Fransız şiiri nazım biçimlerinden biri. BASİTNAMEDivan edebiyatında yalın Türkçe ile yazılmış gazeller. Bunlara “Türkî-i basit gazel” de denir. BELÂGATDüzgün ve yerinde söz söyleme sanatı. Sözün düzgün, açık, anlaşılır, güzel olmasını, söyleme nedeniyle, söylenene göre düzenlenmesini öğreten bir bilim dalıdır. BELGESEL ROMANGerçek olaylara, belgelere, araştırma ve incelemeye dayanarak oluşturulan roman türü. BEND Bir manzumeyi oluşturan, ikiden çok dizeli parçalardan her birinin adı. BERCESTEÖz, güzel, lâtif, ince anlamlı, kolayca hatırlanan, yapısı sağlam dize ya da beyit. Dize için daha çok “mısra-ı berceste” , beyit için de “beyt-i berceste” tanımlamaları kullanılır. Genel anlamda bir şiirdeki en güzel dize ya da beyit de denebilir. BETİMLEMEBir varlığı, bir olayı, bir durumu ya da kavramı zihninde canlanacak biçimde anlatma. BEYİT Aynı ölçü ile yazılan ve anlamca birbirine bağlı olan iki dizelik şiir bölümü. BEZMSohbet, muhabbet, içki meclisi. Daha çok divan edebiyatında kullanılan mecazi bir kavramdır. BİÇEMSanatçının görüş, duyuş, anlayış ve anlatıştaki özelliği veya bir türün, bir çağın kendine özgü anlatış biçimi, üslup, tarz, stil. BİÇİMEdebiyatta var olan öğelerin birbirine bağlanarak oluşturdukları düzen, şekil. BİLİMKURGUDüş ya da kurgu yoluyla oluşturulan; çoğu kez gelecek zamanlarda yer alan günümüzdekinden farklı bilimler ve teknikler kullanan toplum ve insan yaratan yazının türü. BİLİNÇ AKIMI TEKNİĞİRoman, öykü, anlatı gibi kurmaca türlerde insanı, düşüncelerinin dümdüz akışı içinde değil; düşleri, izlemleri, iç dünyası ve bilinçaltıyla yansıtmak için başvurulan yol. BİYOGRAFİ Bir kişinin yaşamını ve eserlerini, nesnel bir bakışla anlatan eser. BOVARİZMGustave Flaubert’in 1857 yılında yayımlandığı Madame Bovary adlı romanın kahramanlarına özgü tutum ve davranışlara verilen ad. BOZLAKHalk edebiyatında özel bir besteyle söylenen bir ezgi türü, türkü. Konusunu aşiret kavgalarından, kan davalarından, aşk maceralarından alır. Çoklukla Güney ve Orta Anadolu bölgelerinde söylenir. Afşar bozlağı, Urum bozlağı gibi türleri vardır. BAROK Özellikle 17. yüzyılda Batı edebiyatlarında dengeden çok harekete, düşünceden çok duyuma, biçimlerin serbestçe yaratılmasından duyulan coşkuya önem veren, abartmalı, etkileyici, çelişkiden çekinmeyen edebiyat akımı Edebiyat Terimleri Sözlüğü C CİNAS Anlamları ayrı, ama söylenişleri yazılışları ya da hem söylenişlerini hem de yazılışları benzer olan sözcüklerin bir arada kullanılması sanatı. CÖNKHalk edebiyatının seçkin ürünlerinin yazıldığı defterler, yazma kitaplar. Bir tür antoloji sayılılar ve yazarlarının kim olduğu çoğu zaman bilinmez. Edebiyat Terimleri Sözlüğü Ç ÇAĞRIŞIM Sözcüklerin, düşüncelerin, hayallerin aralarında bulunan benzerlik, birlik, yakınlık ya da karşıtlık gibi bağlantılarla birbirlerini anımsatması. Edebiyat Terimleri Sözlüğü D DADAİZM T. tzara ve arkadaşlarınca 20. yy başlarında Fransa’da geliştirilen edebiyat akımı. DAĞINIKLIK Söylenenlerin birbirini tutmayıp bütünlükten yoksun olma durumu. DANDİZMYapmacık üslup sanatçıların taklit edilmemek amacıyla kullandıkları üslup. DARAYAKÂşık edebiyatında kafiye olma olasılığı düşük sözcükler. Âşıkın karşılaşma ya da atışma sırasında en azından dört ayak kafiye bulması gerekir. Diğer âşık da aynı ayakta dört sözcük söylemek zorundadır. Darayak bu durumda işe yarar. “Darkapı” olarak adlandırılır. DARB-I MESELMeydana gelen bir durumu, olayı bir örnekle anlatmakta kullanılan kalıplaşmış, anlamlı sözler. “Durûb-ı emsâl” diye de adlandırılır. DEKADANFransa’da, 19. yüzyılda natüralizime kaşı çıkan simgecilik akımına öncülük eden sanatçılara verilen ad. DENEME Bir yazarın, herhangi bir konu üzerinde, özel görüş ve düşünüşlerini iddiasız, kesin hükümlere varmaksızın anlattığı eser. Herhangi bir konuda yeni ve kişisel görüşlerle bezenmiş bir anlatım içinde sunulan düz yazı türü. DESTAN Toplumların vicdanında derin izler bırakmış bir olayı, özellikle de kahramanlık olaylarını manzum olarak anlatan, en eski edebiyat türü. DEVR ya da DEVİR Tasavvufa göre yaratılış ve sona eriş arasındaki safhaları anlatan sistem. Tasavvufçular bu sistemi bi daireye benzettikleri için bu isim verilmiştir. DEVRİKLEMESözcüklerdin cümle içinde olağan sıralanış biçimlerine uymayan kullanımı. DEVRİYEİnsanın ve evrenin Tanrı’dan gelip tekrar Tanrı’ya dönmesi görüşünü temel alan devir kuramını anlatan şiirlere verilen isim. DEYİŞ Türk halk edebiyatında hece vezniyle söylenen şiirler. Türkü, destan, koçaklama, güzelleme, taşlama, nefes, koşma, tekerleme türlerinin hepsine deyiş adı verilir. “Deme” sözcüğü de kullanılır. “Deme” daha çok Alevî şairlerin tarikatlarıyla ilgili konuları işleyen şiirlerine kendilerince verilen ad. DEYİŞMEHalk edebiyatında âşıkların karşılıklı şiir söylemesi. “Atışma” da denir. En az iki âşık kendi kendilerine ya da bilirkişiler ve dinleyiciler karşısında belli kurallar çerçevesinde şiir yarışı yaparlar. Birbirlerini denerler, ustalıklarıyla öne çıkmaya çalışırlar. DİBÂCEÇoklukla mensur, bazen de manzum eserlerin başında yer alan, eserlerin yazılış nedenini açıklayan başlangıç kısmı. “Önsöz, mukaddime, medhal, sözbaşı, başlarken, birkaç söz” gibi sözcükler de dibâce karşılığıdır. DİDAKTİKŞİİR Öğretici,bilgi verici şiir türü. DİDAKTİKAmacı bir şey öğretmek olan eser. DİPNOTYazarın yararlandığı kaynakları ve alıntıları metnin geçtiği yerlerde belirtmesi. DİVANDivan edebiyatında şairlerin belli bir düzene göre şiirlerinin toplandıkları yapıt. DİYALOGİki kişinin karşılıklı konuşmasını tanımlayan Yunanca sözcük. Roman, hikâye, tiyatro gibi türlerde kahramanların karşılıklı konuşmalarının olduğu gibiyazılmasını ifadeeder. En çok dram türünde görülür ve üsluba canlılık katar. Devrik cümleler kullanmaya elverişlidir. Eflatun’un diyalogları ünlüdür. DİZİNGenellikle öğretici içerikli yapıtların ve kitapların sonuna koyulan kimi terimleri alfabetik bir düzenle veren ya da gösteren dizelge. DOĞALCILIK NATÜRALİZM19. yy sonu ve 20. yy başında etkili olmuştur. Edebiyatta gerçeklik geleneğini daha da ileri götüren doğalcılar, gerçekleri ahlâksal yargılardan, seçici bir bakıştan uzak bir anlatımla ve tam bir bağımlılıkla anlatmayı amaçlar. Doğalcılık, bilimsel belirlenimciliği benimsemesiyle gerçeklikten ayrılır. Doğalcı yazarlar, insanı ahlâksal ve akılsal nitelikleriyle değil, fizyolojik özellikleriyle ele alır. Doğalcı yaklaşıma göre, çevrenin ve kalıtımın ürünü olan bireyler, dıştan gelen toplumsal ve ekonomik baskılar altında ezilir, içten gelen güçlü içgüdüsel dürtülerle davranırlar. Yazgılarını belirleyebilme gücünden yoksun oldukları için yaptıklarından sorumlu değildirler. DOLAYLI ANLATIMRoman, öykü gibi edebiyat türlerinde olayların yazar tarafından anlatılması. DOLAYSIZ ANLATIMSöylenenlerin biçimsel değişikliğe uğratılmadan, sözün söylendiği biçimde aktarılması DRAM Hem acıklı hem de gülünç olayları bir arada veren tiyatro türü. DRAMASahnelenmek için yazılan, olayları oluş hâlinde ve karşıt oluşların çatışmalarıyla geliştirip gösteren yapıt. DRAMATİK ÖRGÜTiyatro eserlerindeki olay örgüsü. DRAMATİK ŞİİRKorkunç bir olayı tiyatro şeklinde anlatan şiir. DRAMATİK Dram ile ilgili; çok acıklı, heyecan verici olan. Tiyatroda temsil edilmek üzere yazılan eser. DURAKHeceyle yazılan şiirlerde, dizelerin belli yerlerinde durulan kısım. DÜBEYT“İki beyit” anlamındadır. Divan edebiyatındaki rubai türünü belirtmek için kullanılır. DÜZ DEĞİŞMECEMecaz-ı Mürsel denilen söz sanatı, ad aktarması. Benzetme amacı güdülmeden bir sözün başka bir söz yerine kullanılmasıdır. DÜZ YAZI ŞİİR MENSUR ŞİİRÖlçü, uyak gibi kurallara uymadan, konuşma dilinin havası içinde yazılan bu şiir edebiyatımızda ilk kez 20. yy. başında Halit Ziya Uşaklıgil tarafından denenmiştir. Edebiyat Terimleri Sözlüğü E EDASöz ve yazıdaki ifade şekli, üslup tarzı, anlatış yolu. EDEB-İ KELÂMAcı, hoş olmayan, ayıp, çirkin, kaba veya uğursuz sayılan şeyleri kendi adlarını söylemeden başka sözle ifade etmek. Buna “asalet” ve “mümtaziyet” adları da verilir. Edeb-i kelâm bir düşünceyi, bir olayı incelik, asalet ve nezaketle ifade etmek için anlam, kendine ait olmayan kelimeyle karşılanır. EDEBİYAT-I CEDİDE Servetifünun dergisi çevresinde oluşan edebî topluluk EDİSYON KRİTİKEleştirel basım. Farklı nüshaları bulunan yazma veya matbu eserlerin aralarındaki ayrılıklar tespit edilerek aslına en uygun şeklinin oluşturularak yayımlanmasıdır. Farklar dip notlar halinde gösterildiği gibi açıklayıcı bilgiler de verilebilir. EFSANE Tarihsel olayları, akıldışı açıklamalarla anlatan masallar, halk hikayeleri. EGLOGÇoban şiiri. Birkaç çobanın aşk, kır hayatının güzellikleri üzerine karşılıklı konuşmaları biçiminde yazılır. Latin edebiyatında gelişen bu şiir türü genellikle Batı edebiyatında görülür. Bir olaya dayandığı ve karşılıklı kişileri konu aldığı için küçük bir piyesi andırır. Eglog, Türk edebiyatında kullanılmayan bir türdür. EGZOTİK YAPIT Uzak ve yabancı ülkelerin geleneklerini, yaşama biçimlerini anlatan yapıt. EGZOTİZM Yabancı ülkelerin gelenek ve yaşama biçimlerini yansıtan, o ülkelere özgü manzaralarla donatılmış yapıtlar için kullanılan bir tanımlamadır. EĞRETİLEME İSTİARE Bir benzetmede benzeyen veya benzetilenden biriyle yapılan söz sanatı. EKSPRESYONİZM DIŞAVURUMCULUK Empresyonizme tepki olarak doğan edebiyat akımı. ELEŞTİREL GERÇEKLİK Toplumsal gerçekleri eleştirel bir yaklaşımla ele alan, insanı toplumsal ilişkileriyle yansıtmaya amaçlayan edebiyat yönelmesi. ELEŞTİRİ Bir sanat eserinin gerçek değerini belirtmek amacıyla yapılan inceleme. İncelemek suretiyle o eser hakkında değer yargısına varılan yahut sanat ve edebiyat alanında yol gösterici yazı. ELGAZBilmece anlamına gelen “lügaz” kelimesinin çoğulu. ELİFNÂMEGenellikle mısra başlarındaki kelimelerin ilk harflerinin alt alta elif’ten ye’ye kadar alfabetik tarzda devam etmesi ile meydana gelen şiir. Divan ve halk edebiyatımızın ortak mahsulleri arasında yer alır. Dini-tasavvufi ve din dışı konularda örneklerine de rastlanır. EMOSYANALİZMSanat ve edebiyat eserlerinde duyguya önem veren estetik anlayış. EMPRESYONİZM İZLENİMCİLİK 19. yüzyılın sonlarında doğan, dış dünyanın bıraktığı etkileri, izlenimleri olduğu gibi yansıtmayı amaçlayan edebiyat akımı. ENELHAK“Ben Tanrı’yım” anlamına gelen Enelhak, evrendeki tüm varlıkların bir ve bütün olduğuna inananların, Tanrı’yı gönüllerinde, kendi benliklerini de duyumsayanların, özellikle tasavvuf uluların kullandığı bir sözcüktür. ENTİZM İÇTENLİKİnsan ruhunun gizli sırların içtenlikle anlatma eğilimi. Bu sanat anlayışına sahip edebiyatçılara “entimist” denir. ENTONASYON Cümlede heceler, kelimeler ve daha büyük anlamlı gruplar üzerindeki seslerin alçalıp yükselmesi. Konuşmacının anlatmak istediği anlama yardımcı olur. Dinleyiciyi duygulandıran, heyecanlandıran, coşturan özellikler taşır. Cümlenin yapısına göre değişiklikler gösterir. Bazen cümlelerin anlamını da belirler. EPİFONEMBir sözlü ya da yazılı esrelerde anlatılan hikmetin bir sözle son bulması. EPİGRAFBir yapının özelliklerini belirten ve genellikle bir plaka üzerine binanın ön yüzüne iliştirilen yazıya bir kitabın, bir kitabı meydana getiren bölümlerin başına konan, o kitapta veya bölümdeki yazıları özetler mahiyette sözler, şiir parçaları, atasözleri, vecizeler. EPİGRAFİYazıtları inceleyen bilim. EPİGRAMEski Yunan’da mezar taşlarına yazılan kısa ve epik nazım şekli. Romalılarda çok kısa hiciv manzumesi. EPİK Kahramanlık ve yiğitlik konularıyla ilgili olan. EPİK ŞİİRYiğitlik, kahramanlık savaş temalarını işleyen şiir türü. EPİK TİYATROSeyirciye toplumsal bilinç kazandırmak, onu uyarmak, çevresindeki yolsuzlukları göstermek amacında olan, öncülüğünü alman tiyatro yazarı Bertold Brecht’in yaptığı tiyatro türü. EPİLOG Son deyiş. EPİZOTHikâye, roman veya şiirde ana konuya bağlı ikinci derecede olay; müzikte temaları birbirinden ayıran serbest yazılmış bölümler; tiyatroda bir aksiyona katılmış ikinci derecede bir aksiyon; Yunan trajedisinin unsurlarını meydana getiren diyaloglu bölümlerin her biri. Bu bölümler modern tiyatroda perde adıyla bilinir. EPOPEKahramanlık konusunu işleyen uzun şiirler. Kelimenin aslı “konuşma, nutuk, sohbet” anlamına gelen Yunanca epospoien’e dayanır. ESTETİKGüzelliği ve güzelliğin insan ruhundaki etkilerini inceleyen bilim ve bilgi dalı. EŞHASŞahıs kelimesinin çoğulu. Eskiden tiyatro eserlerinde ve romandaki kahramanlara veya kadroya bu ad verilirdi. ETİMOLOJİKelimelerinin hangi kökten geldiğini inceleyen bilim. EZGİ Belli bir kurala göre oluşturulan ses dizesi, beste. Edebiyat Terimleri Sözlüğü F FABL Kahramanları hayvan, bitki ya da eşya olan; bunların insan gibi konuşturulmasıyla oluşan ders verici yazı. Genelde manzum yazılardır. AHRİYEKasidede, divan şairinin kendisini övdüğü bölüm. FARSToplumdaki düzensizlikleri alaylı anlatımla yeren bir oyun, halk komedisi. Ayrıca İran’ın güneybatısında yaşayan halk veya bu halkın soyundan olan kimse FECRİATİAhmet Haşim ve arkadaşlarının 1908’de oluşturduğu edebiyat topluluğu. FEERİKahramanları melek, cin, şeytan… gibi varlıklardan meydana gelen masalların oyunlaştırılmış biçimi. FIKRA Gazete çevresinde gelişen ve günlük sorunlar hakkında, yazarın kişisel görüş ve düşüncelerini belirten öğretici metin türü. FONTETİK SANATLAR Ses unsuruna dayanan sanatlar. FÜTÜRİZM İtalyan şairi Marinetti’nin 1909’da Fransa’da ortaya koyduğu edebiyat akımı. Edebiyat Terimleri Sözlüğü G GAZEL Beyit sayısı 5 -15 olan, ilk beytinin dizeleri birbiriyle, sonraki beyitlerinin ikinci dizeleri birinci beyitle kafiyeli, genellikle lirik konularda yazılan divan şiiri nazım şekli. GİRİZGAHKasidelerle, başlangıçtan sonra asıl konuya geçmek için söylenen beyit. GÜNLÜK Günü gününe saptanmış olaylar, duygular, düşünceler ve izlenimlerden oluşan öğretici metin türü, jurnal. Edebiyat Terimleri Sözlüğü H HAMSEBeş mesneviden oluşan yapıtlar topluluğu. HATIRA ANI Bir kimsenin kendi başından geçen olayları veya tanık olduğu olay ve olguları; gözlemlerine, izlenimlerine, bilgilerine dayanarak kimi zaman kişisel duygularını ve düşüncelerini de katarak anlattığı yazı türü. HECE ÖLÇÜSÜ Dizelerdeki hece sayısının eşitliğine dayanan, halk şiiri ölçüsü olarak bilinen millî ölçümüz. HİCİVBir kişiyi veya toplumsal bozuklukları yerme amacıyla yazılan şiir. HÜSN-İ TALİL Bir olguyu gerçek nedeniyle değil de hoşa giden başka bir nedenle açıklama sanatı. Edebiyat Terimleri Sözlüğü İ İÇ KAFİYE Bir dizenin içinde fazladan yapılan, nesirdeki karşılığı “seci” olan uyak. İKİNCİ YENİ “Garipçiler” Birinci Yenilere tepki olarak doğan şiir akımı. İLAHİ Allah aşkını, dinî, tasavvufi duyguları konu alan, genellikle 3 -7 dörtlüklerden oluşan, Tekke edebiyatı nazım türüdür. İMALEÖlçü gereği aruzda açık heceyi kapalı okuma. İMGE Zihinde tasarlanan ve gerçekleşmesi özlenen şey, düş, hayal, hülya. Günlük hayatta yaşanması mümkün olmayan şeyler. İNTAKİnsan dışı varlıkları insan gibi konuşturma sanatı. İSTİFHAMSoru sorma sanatı. Bu tür sorularda genellikle cevap beklenmez. Edebiyat Terimleri Sözlüğü K KAFİYE UYAK Dize sonlarında anlam ve görevleri farklı ses benzerliği. KASİDE Divan şiirinde genellikle din ve devlet büyüklerini övmek amacıyla yazılan, kafiye düzeni gazelle aynı olan beyit sayısı çoğunlukla 33 ile 99 arasında değişen nazım şekli. KAVUŞTAK Şarkı ve türkülerde tekrarlanan dize, nakarat. KIT’A En az 2, en çok 12 beyitten oluşan, divan şiiri nazım biçimi . KİNAYEBir sözü hem gerçek hem de mecaz anlama gelebilecek şekilde kullanarak yapılan söz sanatı. KLASİSİZM17. yüzyılda Avrupa’da gelişen, eski Yunan ve Latin edebiyatları geleneğine bağlı, kuralcı edebiyat akımı. KOÇAKLAMAYiğitlik, kahramanlık temalarını işleyen koşma türü. KOMEDİİnsanların ve olayların gülünç yanlarını ortaya koyan tiyatro türü. KOŞMA Dörtlükler halinde ve 11’lik hece ölçüsüyle yazılan; aşk, sevgi, tabiat, kahramanlık, güzellik gibi konuları işleyen; halk edebiyatının yaygın nazım şekillerinden biri. KOŞUKİslamiyet’in kabulünden önceki Türk edebiyatındaki aşk, doğa temalarını işleyen şiir türü. KURMACA Gerçekleşmediği halde, gerçekleşmiş gibi tasarlanarak yazılan edebî metin. Edebiyat Terimleri Sözlüğü L LİRİK ŞİİRKişinin içten gelen duygularını coşkulu bir dille anlattığı şiir türü. LİRİKDuyguların coşkunluğuyla ilgili olan edebî ürünler. LÜFF Ü NEŞRBir beyit içinde iki ya da daha çok şeyi andıktan sonra onlarla ilgili şeyleri sıralama sanatı. LÜGAZ Şiir biçiminde oluşturulan bilmece. Edebiyat Terimleri Sözlüğü M MAHLAS Kimi şair ve yazarların yapıtlarında kullandıkları takma ad. Özellikle divan edebiyatı şairleri tarafından kullanılmıştır. MAKALE Bir sonuca varmak amacıyla herhangi bir konuda bir düşünceyi, görüşü açıklamak, savunmak ya da bilgi vermek için kanıtlara, belgelere dayanılarak yazılan yazı. MAKTA Gazel ya da kasidenin son beyti. MANİÇoğunlukla 7’li hece kalıbıyla söylenen, anonim halk edebiyatının en yaygın nazım biçimi. MANZUM Şiir biçiminde yazılmış olan. MANZUME Alt alta sıralanmış mısralardan oluşan, her mısrası büyük harfle başlayan, sanatsal bir değer taşıma zorunluluğu olmayan, ölçülü ve kafiyeli metinlerdir. Manzumelerde duygudan ziyade olay ön plandadır. MASALHayalî olayları anlatan olağanüstü ögelerle bezenmiş, anonim nitelik taşıyan halk edebiyatı ürünü. MATLAGazel ya da kasidenin ilk beyti. MAZMUNBelli bir kavramı anlatan, onu düşündürüp çağrıştıran kalıplaşmış söz ve benzetmeler. MECAZBir sözcüğün gerçek anlamının dışında kullanılması. MEDDAHGeleneksel Türk Tiyatrosu’nda taklitlerle hikayeler anlatan halk sanatçısı. Tek kişilik tiyatro çeşidi. MEKTUP Bir kişiye, topluluğa ya da kuruma bir şey bildirmek için, kompozisyon ve üslup niteliklerine dikkat edilerek yazılan yazı. MELODRAM İlkçağlarda, özellikle eski Yunan’da kimi bölümlerinde müzik çalınan, yer yer şarkılar serpiştirilmiş sahne yapıtı. MENKIBE Din büyüklerinin, ermiş kişilerin hayatlarını, yaptıkları olağanüstü işleri dile getirip anlatan öykülere verilen ad. MENSUR ŞİİR Ölçü ve kafiye kullanılmamış, düz yazı biçiminde yazılmış duygusal yazı. MENSURDüz yazı MERSİYEBir kişinin ölümünden duyulan acıyı konu edinen divan şiiri nazım türü. MESNEVİHer beytinin dizeleri kendi arasında uyaklı olan, divan şiirinin en uzun nazım şekli. MISRA dize Manzum metinleri oluşturan satırlardan her biri. MİTOLOJİTarih öncesine ait efsaneleri, masalları inceleyen bilim. MİZAHÎGüldürme amacı güden, gülmece niteliği taşıyan. MONOGRAFİHerhangi bir konu üzerinde özgün bir görüşme yapılan, ayrıntılı, derinlemesine inceleme. MUAMMABelli kurallara uyarak bir insan adı çıkacak biçimde düzenlenmiş manzum bilmece. MUAŞŞERDivan şiirinde on dizelik bentlerden oluşan nazım biçimi. MUHAMMESDivan şiirinde her bendi beş dizeden oluşan nazım biçimi. MUKABELE Aralarında tezat ve karşıtlık bulunan kelime, tamlama ve sözleri bir arada kullanmak. MUKATTA Arap alfabesinde kendisinden sonra gelen harfle bitişmeyen harfler elif, dal, zel, re, ze, vav kullanılarak söylenilen söz. MUKTEZA-YI HAL Uslüpta zamana, yere, duruma ve hitap edilen kişilere göre dili ayarlama, sözün söylendiği yerin, zamanın gerçek ve gereklerine uygun olması. Mukteza-yı makam , itibar-ı münasib sözleri de aynı anlamda kullanılır. MURABBA Divan edebiyatında dörder dizelik bentlerle kurulan nazım biçimi. MURASSA Nesirde iki ibarenin, nazımda ise iki mısranın kelimelerinin sayıca denk, karşılıklarıyla vezin ve kafiye bakımından birlik olması. MUSAMMAT Ölçüsü aynı olmak koşuluyla dört, beş, altı, yedi…dizeli bentlerden oluşan nazım biçimi. MUSAMMAT GAZEL Dize ortasında iç uyağı bulunan, dizenin ortası ile sonu kendi arasında uyaklı olan gazeller. Bu tip gazellerde beyitler ortadan bölünüp alt alta dörtlük oluşturacak biçimde yazılacak olursa abab / cccb / dddb … şeklinde uyaklı kıtalar meydana gelir. MUSARRA Mısraları birbiri ile kafiyeli olan beyitlerdir. Beyt-i musarra’ da denir. Gazellerin ilk beyitleri matla musarradır. Her mısrası aynı kafiyede olan şiirlere de musarra’ denir musarra tuyuğ gibi. Bu şekilde düzenlenen şiirlerin bir başka adı müselseldir. MUTABAKAT Anlatım içinde kullanılan kelime ve değimlerin içeriğe uygun seçilmesi. Karşıtı mübayet’tir aykırılık, zıtlık. MUVAZENE ölçülü, dengeli Nesirde seci, nazımda kafiye yerindeki sözcüğün yalnız vezin bakımından eşit olması. MÜBALAĞA abartmaAnlatıma ahenk katmak için bir şeyi olduğundan fazla veya az gösterme sanatıdır. MÜLEMMA Bir şiirin bazı mısraları, bölümleri veya bir mısranın bazı sözcüklerinin değişik dillerde yazılması. Divan edebiyatında Arapça, Farsca, Yunancanın Türkçe ile birlikte kullanıldığı şiirler yazılmıştır. Tanzimat’tan sonra bu dillere Fransızca da eklenmiştir. MÜNŞEATDivan edebiyatında değişik konularda mensur yazı veya mektupların bir araya getirildiği dergiler. Divan edebiyatında edebî değeri olan yazılar bir defterde toplanır ve meraklıları okurdu. Münşeatlardaki nesirlerde konu birliği aranmaz. Bu eserlerde çeşitli tarih belgeleri yanında edebî metinler ve özel mektupların bir araya getirildiği görülür. Münşeat-ı Feridun Bey, Nergisi ve Veysi’nin münşeatları ünlüdür. Son münşeat örnekleri arasında Münşeat-ı Akif Paşa önemlidir. MÜNŞİ Sanatlı düz yazı yazan kişiler. Münşilerin yazılarını topladıkları dergi ise münşeat’tır. MÜNTAHABAT Seçilmiş şeyler demektir. Genellikle aynı türde kaleme alınmış bir veya daha fazla yazarlara ait yazılar arasından yapılan seçmelerle meydana getirilmiş eser; seçmeler, antoloji. MÜRSEL MECAZ düz değişmece Benzetme amacı güdülmeden ya da benzetme ilgisi bulunmaksızın bir sözün başka bir söz yerine kullanılması sanatı. MÜSEBBA Divan edebiyatında her bendi yedi dizeden oluşan nazım biçimi. MÜSEDDES Divan şiirinde altı dizelik bentlerden oluşan nazım biçimi. MÜSEMMEN Divan şiirinde sekiz dizelik bentlerden oluşan nazım biçimi. MÜSTEŞRİK Doğulu milletlerin tarih, din, dil, edebiyat ve kültürlerini araştırıp inceleyen Batılı bilginler. Şarkiyatçı, oryantalist, doğubilimci’ kelimeleri de aynı anlamda kullanılır. MÜSTEZAT Sözcük anlamı artmış,çoğalmış demektir. Edebiyat terimi olarak gazelin her dizesine, kullanılan aruz ölçüsüne uymak koşuluyla bir kısa dize ekleyerek oluşturulan nazım biçimi anlamında kullanılmaktadır. MÜŞAKELE Birden fazla anlamı olan sözcüklerin ard arda gelecek şekilde, iki anlamı ile kullanılması, birinin söylediği bir sözü bir başkasının değişik anlama gelmek üzere tekrarlaması. Karşılıklı konuşan iki kişiden birinin gerçek veya mecazi anlamda söylediği bir sözü, diğeri başka bir düşünceye yanıt olacak şekilde tekrarlar. Birinci anlamı gerçek olursa çoklukla ikinci kullanıştaki anlamı mecazidir. MÜTAKARRİN Kafiyeli, birbirinin peşinden gelen ve iki kafiyeli olan şiir. MÜTEKERRİR Murabba, muhammes, müseddes gibi nazım şekillerinde bendlerin sonlarında tekrarlanan mısra veya beyitler. MÜZDEVİC Murabba, muhammes, müseddes ve benzeri nazım şekillerinde bendlerin sonundaki mısraların birinci bend ile kafiyeli olması. Edebiyat Terimleri Sözlüğü N NAAT Konusu Hz. Muhammed’i övmek, ona yalvarıp ondan şefaat dilemek olan kaside. NAKARAT Şiirde bentlerin sonunda tekrarlanan mısra veya mısralar. Bu bölüm, anlam bakımından her bendi şiirin ana duygusuna bağlar. Şiirin nakarat bölümlerinde ifade olunan duygu ve düşünce etrafında gelişmesini sağlar. Nakarat, halk şiirinde bağlama’ veya kavuştak’ diye bilinir. Sözlü musiki eserlerinde aynı söz ve ezgi ile tekrar edilen bölüm de nakarattır. NAME Mektup, kitap, risale, ferman gibi anlamlar taşıyan bir kelime. Eskiden kitap türü olarak çok kullanılmıştır. “Kıyafetname, kabname, Hamzaname” gibi. Resmi nitelikteki kâğıt ve mektuplar da name diye bilinirdi. NATÜRALİZM1897’de Fransa’da ortaya çıkan, gözlemle birlikte bilimsel deneyi de uygulayan edebiyat akımı. NAZIM BİRİMİ Manzume ve şiirlerde, anlam bütünlüğü gösteren, yapıyı oluşturan, kendi içinde bağımsız dize veya dizeler topluluğu. NAZIM ŞEKLİ Mısra sayısı, birim sayısı, kafiye ve ölçü bakımından belli özellikler gösteren manzum yapı. NAZIM Belli bir ölçüye ve kafiye düzenine bağlı mısralarla oluşturulan anlatım şekli. NAZİRE Bir şairin şiirine başka bir şair tarafından aynı şekil, vezin, kafiye ve redifle yazılan şiir. Divan edebiyatı nazım türüdür. Kelime Arapca “eş, değer” anlamlarındaki nazir’den gelir. “Nazire yazma, tenzir, tanzir etme” diye de anılır. Nazire geleneği Türk edebiyatına İran edebiyatından geçmiştir. İranlı şairler nazireye “cevab” adını verirler. Alay ve şaka yollu yazılmış nazirelere tehzil’ veya hezl’ denir. NEFESÖzellikle Bektaşi ozanlarında yazılan, Bektaşi törenlerinde makamlarla okunan, temaları Bektaşi inanışlarını içeren manzumelere verilen ad. Nefes tekke edebiyatının bir nazım türüdür. NEO-KLASİSİZM20. yüzyılın başlarında sembolizme tepki olarak doğan, klasik söyleyişi canlandırmayı amaçlayan sanat ve edebiyat akımı. Türk edebiyatında, bu akımın en güçlü temsilcisi, Yahya Kemal Beyatlı’dır. Yahya Kemal’in şiirleri,biçim yönünden eski, öz yönünden yenidir. NESİPKasidede tasvir yapılan bölüm. NESİR düz yazı Duygu, düşünce ve hayallerin dilbilgisi kurallarına uygun cümleler içinde anlatılması şeklindeki edebî eser. NESNELLİK Yazarın, kendisini anlatımın dışında tutması, başka bir deyişle kendisini anlatıma katmaması; nesneleri, kişileri kendi öz nitelikleriyle yansıtması durumu. NİHİLİZM Hiççilik. NİNNİ Ölçü ve uyak yönünden maniye benzeyen, genellikle çocukları uyutmak için özel bir ezgiyle söylenen anonim halk edebiyat ürünü. Edebiyat Terimleri Sözlüğü O OLAY ÖRGÜSÜ Okuyucuda veya dinleyicide estetik bir etki uyandırmak amacıyla konuyu oluşturan olayların birbiriyle bağlantısına verilen ad. OLAY Öykü, roman, masal, anlatı gibi edebiyat ürünlerinde konuyu geliştiren, boyutlandırıp akışını sağlayan olguların bütünü. OPERA KOMİK Dokusunda acıklıyla gülüncü barındıran müzikli oyun. OPERAOrkestra eşliğinde oynanan, acıklı olayları anlatan, besteli oyun. OPERETSeyirciyi eğlendirmek için gösterilen, konusunu daha çok gülünç olaylardan alan müzikli oyun. ORATORYOKutsal konuları işleyen, oyun ögesi bulunmayan, bestelenmiş manzume. ORHUN YAZITLARI8. yüzyılda Göktürklerce dikilen ve Türk edebiyatının ilk yazılı belgesi sayılan anıtlar. ORTA OYUNU Sahne olarak kabul edilen ve etrafı seyircilerle kuşatılmış bir alanda, belirli bir konu doğrultusunda fakat yazılı bir metne bağlı kalınmaksızın, dekorsuz, suflörsüz ve karşılıklı konuşmaya dayanan halk tiyatrosu. OTOBİYOGRAFİBir kişinin kendi hayatını kendisinin yazmasıyla ortaya çıkan yapıt. OTOGRAF Yazarın kendi el yazısı. Eskiden hatt-ı dest el yazısı deyimi kullanılırdı. OYUN Sahnede oynanmak amacıyla yazılmış yapıtlara verilen ad. OZAN Kopuzla türkü söyleyen en eski Türk şairleri. Osmanlı döneminde halkı şairleri için kullanılırdı. Âşık sözünün karşılığı olduğu gibi meddah anlamını da taşıyordu. Ozanların toplumda önemli yerleri vardı. Beylerin huzurunda, dini törenlerde elindeki kopuzunu çalarak kahramanlık destanları okurlar, halk arasında kıssa söylerlerdi Memluk ordusunun mızıka takımında ozan denilen çalgıcılar olduğu tarihî kaynaklarda yazar. Selçuklular da da benzer durum görülür. Edebiyat Terimleri Sözlüğü Ö ÖĞRETİCİ TÜRGenel bağlamda öğretme, bilgilendirme amacıyla ortaya konan tüm ürünleri adlandırmak için kullanılır. ÖNDEYİŞ Bir yazınsal yapıtta ya da tiyatro ürünlerinde asıl konudan önce geçenleri özetleyerek verilen bölüm, prolog. ÖN SÖZ Bir yapıtın hangi amaçla, nasıl bir yöntemle hazırlandığını belirtmek için yapıtın baş tarafına yazarın koyduğu kısa yazı. ÖRNEKSEME Dilde yeni bir sözcük yaratmada tutulan yol. ÖRTMECE Doğrudan doğruya söylenmesi uygun olmayan bir olguyu, dümdüz anlatma ya da söyleme yerine dolaylı biçimde anlatma yolu. ÖYKÜGerçek veya gerçeğe uygun olayları, kişi, zaman, mekâna bağlı anlatan kısa yazı, hikaye. ÖZ ŞİİRCİLER Cumhuriyet dönemi Türk şiirinde özellikle 1930’lardan sonra şiirde ses güzelliğine önem veren, anlamı, anlatmayı arka plana atmayı tercih eden şairleri anlatmak için kullanılır. Öncüleri Ahmet Haşim ve Yahya Kemal Beyatlı olmuştur. ÖZENTİ Anlatımda doğallıktan kaçınma, yapmacık olma durumu. ÖZETLEME Konuşulanların anlatılanların ya da okunanların ayrıntısız bir biçimde, ana çizgileriyle belirtilmesi işi. ÖZLEŞTİRME Türkçenin, yabancı dillerden türlü nedenlerle aldığı yabancı kökenli sözcüklerin yerine Türkçe sözcük bulup bunları yabancı sözcüklerin yerine geçirme işi. Edebiyat Terimleri Sözlüğü P PANTEİZM Evrenle Tanrı’nın tek bir şey olduğunu, evrenin tanrıdan tanrının evrenden ayrı bir yönü, ayrı bir varlığı bulunmadığını ileri süren düşünüş biçimi. PARNAS1850 yılında Fransa’da kimi ozanlarca romantik akımın aşırı duyarlığına bir tepki olarak başlatılan, şiirde kişisel duyguları değil, ustalığa ve ölçülü oluşa önem veren aşırı duyarlığına tepki olarak çıkan, şiirde kişisel duygulara değil ustalığa önem veren akım, realizmin şiire yansımış biçimi. PARODİAğırbaşlı, ciddi bir yapıtın tümünü ya da bir bölümünü, biçimsel özelliklerini koruyarak onu yeni bir özle işleten yapıt. PARTİŞBir yazarın dil ve anlatım özelliklerine, alay etmek amacıyla onu anımsatan, çağrıştıran bir biçimde öykünme. PASTORAL ŞİİR Çoban ve kır hayatını konu edinen şiir. PASTORALÇoban ve kır hayatını, köylerdeki yaşayış şeklini anlatan şiir. Grekler’in “bukolik” dedikleri bu türü Edebiyat-ı Cedideciler, eş’ar-ı raiyane çoban şiirleri diye adlandırmışlardır. Pastoral şiir, süsten, kelime oyunlarından, yapmacıktan uzak sade bir dille yazılır. Eski Yunan edebiyatında Theokrites ile Latin edebiyatında Virgillius, pastoral şiirin ilk ve en güzel örneklerini vermiştir. PELTEKNAMEKekeleme şiiri. ”Lisan-i pepegi” adı da verilir. Halk edebiyatı nazım şeklidir. Âşık, kelimelerin ilk hecelerini, bazen de kelimelerin çoğunluğunu kekeleyerek söyler. Bu tekrarlar ölçüye dâhildir. PERDETiyatro yapıtlarında, oyunun belli başlı bölümlerine verilen ad. PESİMİZMKötümserlik PİTORESK Durumu ve görünüşü resim konusu olmaya değer söz ya da yazı. PLASİTK SANATLAR Nesnelerin değişik şekillerde işlenmesiyle oluşturulan, üç boyutluluk ve hacimlilik özellikleri gösteren mimari, resim, heykel gibi görsel sanatlar. POETİKAŞiir üzerine düşüncelerin ve teorilerin bütünü. Bu kelime eskiden Fransızca’da yalnız şiirin değil, güzel sanatların teorisini güzelliğin felsefesini, bir bakıma estetiği ifade ederken, bugün şiir sanatı anlamına gelen bir terim olmuştur. Batı dillerinde poetika konusuna giren bir çok eser var. Türkçede ise, bazı şiirlerin ve grupların bildiri niteliğindeki, genellikle savunmaya dayalı birçok ön sözü görülür. Necip Fazıl Kısakürek’in de bir Poetika’sı var. POTREBir kimseyi fiziksel görünümü, ruhsal durumu yönünden en belirleyici özellikleriyle betimleme; sözcüklerle onun tensel ve tinsel resmini çizme. PRAGMATİZMFaydacılık. PROLOGÖn deyiş. PROZODİKelimelerin taşıdıkları seslerin değerlerine ve hecelerin taşıması gereken seslere göre söylenmesi. Tonlamaya, hecelerin vuruşuna kelimelerin uzunluk ve kısalıklarına dikkat edilerek söylenir. PÜRİZMDilde arıcılık. Edebiyat Terimleri Sözlüğü R RAKTAArap harflerine göre bir harfi noktalı, bir harfi noktasız kelimeleri kullanarak şiir yazma. RAMAZANİYEGiriş bölümünde ramazanı konu alan kaside. REALİZM19. yüzyılın ikinci yarısında, romantizme tepki olarak doğan akım, gerçekçilik. REDİFŞiirde, kafiyeden sonra gelen, yazılışı ve anlamı aynı olan sözcüklere ya da aynı görevli eklere verilen ad. RİKKATAnlatım söylenişleri kulakta ince, hafif, hoş etki bırakan sözcüklerin kullanılması. Sanatçı sevgi, şevkat, muhabbet, güzellik gibi konuları anlatırken sözcükleri de uygun düşecek şekilde ince sesle kurulanlardan seçer. Bu sözcükler “kelima-ı rahika”, taşıdıkları özellik de “rikkat” diye adlandırılır. RİSALEKüçük kitap, broşür. İlim veya sanata dair yazılar. Önceleri çoğunlukla dini konuları ele alan küçük hacimli kitaplar bu adla anılırdı. RİTİMŞiirde hecelerin vurgu, uzunluk, yükseklik gibi ses özelliklerinin,durakların düzenli biçimde yinelenmesinden doğan ses uyumu.. ROMANGerçek veya gerçeğe uygun olayları, kişi, zaman, mekâna bağlı anlatan uzun yazılar. ROMANTİZİM sonlarında Fransa’da başlayan ve klasisizme tepki olarak ortaya çıkan akım, coşumculuk. RÖNESANS EDEBİYATIHümanizmaya koşut olarak sanat ve edebiyatta başlayan uyanış ve yenileşme girişimleri sonucunda ortaya konan tüm ürünlere verilen ad. RÖPORTAJ Bireysel ve toplumsal bir konu veya sorun etrafında, ilgili bir kişiyle soru cevap şeklinde oluşturulan ve genellikle gazete veya dergide yayınlanan öğretici metin. RUBAİAruzun belli kalıplarıyla yazılan, dört dizelik divan şiiri nazım biçimi. RÜCÜDivan edebiyatı söz sanatlarından. Bir düşünceyi daha güçlü hale getirmek için, söylenen sözden vazgeçer gibi davranılır. Espri, üzüntü, sevinç, dehşet, hayret durumlarında ifadeyi daha güçlü ve canlı kılmak için kullanılır. Vazgeçme, döngü halinde de yapılabilir. RUZNAMETanzimat’tan sonra, “günlük” türünün benzeri eserlere verilen ad. Edebiyat Terimleri Sözlüğü S SADRBir beyitte birinci mısranın ilk parçası ile nesirde cümlenin ilk parçası. SAGU Destan Dönemi Türk Edebiyatı’nda hece ölçüsüyle yazılan halk edebiyatında “ağıt”; divan edebiyatında “mersiye” olarak adlandırılan şiirler. SAKİ Su veren, su dağıtan kişi. Divan edebiyatında içki meclisinde şarap sunan kimse anlamında kullanılmıştır. SAKİNAMESakiye içki sunana seslenmek yoluyla içkiyi çoğunlukla şarabı ve içki meclislerini, âdetlerini, içkiyle ilgili bütün düşünce, duygu ve kavramı bazen tasavvufi, bazen de dünyevî işleyen şiirler. Mesnevi şeklinde yazılır. Terkib-i bend, terc-i bend veya kaside şeklinde de görülür. SALİYEDivan edebiyatımızda yeni yılı kutlamak için yazılan şiirler. Bu şiirlerde daima girilen yılın tarihini tespit eden bir beyit de bulunur. SALNAMEYıllık demektir. İçinde gün ve ay bilgisi de bulunan, kimi konularda belirli bilgiler içeren kitap. SANATBir duygunun, bir tasarımın, bir düşünce ya da güzelliğin biçimlendirilip anlatımında kullanılan yöntemlerin tümü, bu yöntemlerle erişilen yaratıcılık. SATİRİK ŞİİR Birini yermek ya da toplumsal düzensizlikleri eleştirmek için yazılmış şiir. Bu tür şiirler; Batı edebiyatında “satirik”, halk edebiyatında “taşlama”, divan edebiyatında “hicviye” şeklinde adlandırılır. SATİRİK Bir kimseyi, bir olayı ya da bir düşünüş biçimini yermeye, toplumun ya da düzenin aksayan, kusurlu yanlarını iğnelemeye, alaycı bir dille anlatmaya yönelik olan. SATRANÇSaz şairleri tarafından aruzun müfte’ilün kalıbıyla ve musammat gazel şeklinde yazılan şiirler. Musammat beyitlerden oluştuğu için, her mısra kafiyeli iki eşit parçaya bölünür. Bu parçalar alt alta yazıldıklarında dörtlüklerden meydana gelen yeni bir şekli ortaya çıkar. Bu şeklin şeması şöyledir abab / cccb / dddb… SAV Destan Dönemi Türk edebiyatında atasözlerine verilen ad. SAYAÂşık edebiyatında nesir. Mensur karşılığı olarak da “sayalı” kullanılır. Secili müsecca nesre ise “ayaklı saya” adı verilir. SEBK-İ HİNDİDivan edebiyatında kullanılan bir üslup. Terim, “Hint tarzı, Hint üslubu” anlamına gelir. Türk edebiyatına 17. yüzyılda İran şairlerinin etkisiyle girdi. Bu nedenle “sebk-i İsfahani” diye de bilinir. İran edebiyatında ise Hindistan’dan geçmiştir. SECİ Divan edebiyatı düz yazısında cümlelerin ortasında ve sonunda yapılan kafiye. SEÇKİNEdebiyat yapıtlarında seçilen parçaları içeren yapıt. SEFARETNAMEOsmanlı İmparatorluğu döneminde bazı elçilerin gittikleri yabancı ülkeleri tanıtmak amacıyla o ülkelerde gördüklerini anlattıkları yapıtlara verilen ad. SEHL-İ MÜMTENİ Çok kolay gibi görünen, ancak benzeri söylenmeye kalkışıldığı zaman güçlüğü anlaşılan, üstün nitelikli manzum söz. SELASETBir yazıda cümle ve kelimelerin akıcı, ahenkli, kolay ve anlaşılır olması. Selaset, sözcüklerin birbirine uygun seçilmesiyle sağlanır. SELHBaşkalarına ait bir şiirin anlamını alıp kelimelerini değiştirerek yeniden yazmak. Selh intihal’in bir çeşidi sayılır. SELİSHalk şiiri nazım şekli. Aruzun fe’ilatün fe’ilün kalıbıyla gazel şeklinde yazılır. Murabba, muhammes, müseddes şeklinde yazılmış selislere de rastlanır. Kafiye düzeni “divan, semai ve kalenderi” nazım şekilleri ile aynıdır. SEMAİ Hece ölçüsünün genellikle 8’li kalıbıyla; aşk, doğa ve insan sevgisi gibi konularda yazılan âşık edebiyatı nazım şekli. Ayrıca halk edebiyatında aruz ölçüsüyle de yazılan bazı şiirlere de semai denmiştir. SEMANTİKKelimelerin anlamlarını araştıran bilim. SEMBOLİZM realizme tepki olarak doğan edebiyat akımı, simgecilik. Gerçekleri değil, gerçeklerin insanda bıraktığı izlenimi ele alır. SERBEST MÜSTEZAT Hem aruz, hem hecenin değişik kalıplarıyla yazılan bir şiir biçimi. SERBEST NAZIMBent, vezin ve kafiye kurallarına bağlı olmayan nazım şekli. Bentlerin, mısraların ve hecelerin sayıları belli düzene bağlı değildir. Şair isterse kafiyeli yazar. Bendleri sıralayabilir ve sınırlamaz. Önce Fransız sembolistlerin arasında yayıldı. Türk edebiyatına Servet-i Funun döneminde Batı edebiyatından girdi. Serbest nazmın uygulanışı üç aşama geçirdi 1. Vezinli-kalifiyali serbest nazım Servet-i Fünun ve Fecr-i Ati döneminde görülür. Mısralar bir kelimeye kadar kısaldı, kafiye belli bir kurala göre sıralandı. Aruz veznine yer verildi, bir şiirde birkaç aruz kalıbı veya bu kalıpların çeşitli cüzleri kullanıldı. 2. Vezinsiz-kafiyeli serbest nazım 1925-1930 yıllarında görülmüş, 1930’dan sonra yaygınlık bırakılmış, bir heceye kadar küçülen dizeler kurulmuştur. Bu dizeler hiçbir dış düzene bağlı değildir. Şair belirtmek istediği fikri taşıyan kelimeyi öne çıkarır. Büyük harfler sadece cümle başlarında mısraların arası açılarak kafiyeli örgüsü gevşetilir. serbest nazım 1940 yılından sonra yaygınlaşan bu anlatışta vezin ve kafiye tamamen bırakıldı şiirde iç uyum önem kazandı. SİMGEGenel anlamda, toplumsal anlaşmaya dayanan, anlamı önceden karalaştırılmış, belirli işaret, sembol. SOHBET Bir konunun ya da düşüncenin bir başkasıyla konuşuyormuş gibi işlendiği yazı. SOMUTLAMAEğretileme, benzetme, örnekseme gibi sanatlar aracılığıyla soyut kavramların, somut anlamlı sözcüklerle adlandırma ve anlatma yöntemi. SONEİlk iki bendi dörtlük, son iki bendi üçlük toplam on dört mısradan oluşan nazım şekli. Önce İtalyan edebiyatında kullanılmış, sonra Fransız edebiyatına, oradan da diğer Avrupa edebiyatlarına geçmiştir. Edebiyatımızda ilk kez Servet-i Fünûn Döneminde Cenap Şahabettinin’in sone şeklinde şiir yazdığını görüyoruz. Servet-i Fünun şairlerinin hemen hepsi bu nazım şeklini benimser. Sone kafiye sistemi üçe ayrılır. SÖYLEMKonuşan ya da yazan kişinin kullandığı, bir başlangıcı ve sonu bulunan, kendi içerisinde bir tutarlılık ilkesine göre örgütlenmiş dil. SÖYLEV Bir topluluğa düşünceler, duygular aşılamak amacıyla söylenen, uzunca coşkulu ve güzel söz, nutuk, hitabe. SÖZ KALABALIĞISözlü ya da yazılı anlatımda konuyla ilgisi olsun olmasın gereksiz bir yığın sözle anlatımı doldurma, şişirme. SÖZ SANATLARI Edebi sanatlar Edebiyat yapıtlarını etkili ve güzel kılmak amacıyla başvurulan söz ve anlam oyunlarının tümü. SURNAME Divan edebiyatında sünnet, düğün, şenlik gibi olayları anlatan şiir şeklinde oluşturulan yapıt. Edebiyat Terimleri Sözlüğü Ş ŞAHESERNesilden nesle geçen, benzeri yazılamayan yüksek değerdeki edebi eser. Şaheserlerin başlıca özellikleri şöyle sıralanır Zengin bir kültür birikimi sonucu yazılır, her devrin okuyucusu tarafından aranır, okunur ve taktir edilir, zamanla yayılır, ulusal ve uluslar arası unsurlar içerir, pek çok yabancı dile çevrilir, türünde yazılan yeni eserlere örnek olur. ŞAİRANELİKÖzellikle şiirde belirli sözcüklerin kullanıla kullanıla kalıplaşma, sözcüklerin duygusal ve çağırışımsal anlatımları yönünden tazeliklerini yitirmesi durumu. ŞARKIDivan edebiyatında Türklerin kattığı, dörtlükler halinde ve bestelenmek için yazılan bir nazım şekli. ŞATHİYE Tanrı’yla senli benli, onunla söyleşircesine yazılan tasavvuf edebiyatı nazım türü. ŞEHRENGİZ Bir şehrin güzelliklerini anlatan eser. Edebiyat Terimleri Sözlüğü T TAÇ BEYTİ Kasidede şairin adının geçtiği beyit. TAHMİSBir gazelin beyitlerine ücer mısra eklenerek oluşturulan şiir. TAKTİ Aruzla yazılmış bir şiiri kalıplara ayırma. TARDİYE Muhammesin, beşinci satırı öbürleriyle kafiyeli olmayan türü. TARİZ Bir sözü karşıt anlamını düşündürecek biçimde söyleme sanatı, iğneleme, dokundurma. TAŞLAMA Halk edebiyatında bir kişiyi ya da olayı yeren şiir, hiciv. TAŞTİR Bir gazelin her beytinin dizeleri arasına üçer dize eklenerek oluşturulan şiir. TECAHÜL-İ ARİF Bir şairin, bildiği bir gerçeği bilmez görünerek söz söyleme sanatı. TELMİH Söz arasında tarihsel bir olaya ya da kişiliğe işaret etme sanatı. TEMA Öğretici veya edebî bir eserin bütününde özellikle şiirde işlenen konu, düşünce, kavram, ana duygu. TEMAŞA SANATI Meddah, orta oyunu, Karagöz, tiyatro gibi seyirlik sanatlar. TEMEL ÇATIŞMA Anlatıma dayalı edebî metinlerde gerilimi sağlayan, olayların dayandığı asıl unsur. Eserin bütününde işlenen temel sorun. TENASÜPBirbirleriyle ilgili sözcükleri bir arada kullanma sanatı. TERCİ-İ BENT Biçimsel yönden terkib-i bentle aynı olan, vasıta beytinin her bendin sonunda tekrarlanması yönüyle ondan ayrılan nazım biçimi. TERDİT Bir yazıda, sözü okuyucunun tahmin edemeyeceği biçimde bitirme sanatı. TERKİB-İ BENT Edebiyatta “hane” adı verilen gazel biçiminde kafiyelendirilmiş 5–10 beyitlik şiir parçalarının genellikle 5-12 hane “vasıta adı verilen ve sürekli değişen bir birine bağlanmasından oluşan nazım şekli. TERZA-RİMA Türk edebiyatına Batı edebiyatına geçen ve üçlükler halinde yazılan şiir çeşidi. TEŞBİH-İ BELİĞ Benzetmenin, yalnızca temel ögeleriyle yapılan söz sanatı, yalın benzetme. TEVHİT Divan şiirinde Allah’ın varlığını ve birliğini işleyen kaside türü. TEVRİYE Birden fazla gerçek anlamı olan bir özü iki anlama da gelecek biçimde kullanma sanatı. TEZKİRE Divan edebiyatında biyografi türündeki yapıtlara verilen ad. TİNSEL TABAKA Dil ile ve dile göre oluşmuş kültürel kimliği belirleyen manevi alan. İnsan etkinliklerinin temelinde yatan, geleneği oluşturan, dilde ve sanatta en yetkin ifadesi bulmuş olan, insana özgü anlam dünyası. TİRATTiyatroda, kişilerin uzun soluklu, kesintisizce yaptığı konuşma. TİYATRO İnsan hayatına ilişkin bir konuyu, bir olayı kurmaca olarak sahnede gösterme, canlandırma ilkesine dayalı sanat dalı. TRAJEDİAcıklı olayları anlatan kısa oyun, ağlatı. TRAJİK Trajedi ile ilgili; dehşetli, kaçınılması elde olmayan üzücü olaylarla ilgili; acıma duygusu uyandıracak halde olan. TULUATYazılı metni olmayan, kararlaştırılmış taslağı; yerine, zamanına göre oyuncular tarafından, sahnede yakıştırılan sözlerle tamamlanan tiyatro türü. TUYUĞ Divan şiirine Türklerin kattığı, maniye benzer nazım biçimi. TÜRKÜ Belli bir ezgisi olan ve hece ölçüsüyle yazılan anonim halk şiiri nazım şekli. Edebiyat Terimleri Sözlüğü Ü ÜSLUP BİÇEM Bir yazarın kendi özgü anlatış yolu, anlatım biçimi. Edebiyat Terimleri Sözlüğü V VAROLUŞCULUKII. Dünya Savaşı’ndan sonra, Fransa’da savaşın acılarına tepki olarak çıkan edebiyat akımı, Egzistansiyalizm. VARSAĞIBre, Hey gibi ifadeleri içeren, beste ile söylenen âşık edebiyatı nazım şekli. VODVİL Amacı seyirciyi güldürmek olan, kaba nüktelerle örülmüş, şarkılı-müzikli güldürü. Edebiyat Terimleri Sözlüğü Y YAN ANLAM Bir sözcüğün gerçek anlamdan çok uzaklaşmadan kelime grubu veya cümle içinde kazandığı yeni anlam. YEKAHENK GAZELBeyitleri arasında konu birliği olan gazel. YEKAVAZ GAZELTüm beyitleri aynı güzellikte söylenmiş gazel. YUĞİslamiyet’in Kabulünden Önceki Türk Edebiyatı’nda Türkler arasında ölenin ardından yapılan tören. Edebiyat Terimleri Sözlüğü Z ZİHAFAruzda, vezin gereği, kapalı heceyi acık okuma. ZİHNİYETEdebiyatta, bir edebi eserde bulunan görüş ve düşünüş biçimini ifade eden kavram. ZİYADEMüstezatta kısa mısralara verilen ad. Çay, çeşitli bitkilerin yapraklarının, çiçeklerinin, köklerinin, gövdelerinin, kabuklarının, tohumlarının kaynatılmasıyla veya haşlanmasıyla elde edilen bir içecek türüdür. Ayrıca çay; dereden büyük, ırmaktan küçük akarsu da demektir. İşte çay kelimesi ile gerçek, yan ve mecaz anlamı ilgili cümleler.– Bir çay iç de kendine gel.– Bu akşam güzel bir çay demleyip, dizimi izlemeyi planlıyorum.– Dedem rize’den çay getirdi.– Çayını kaç şekerli içiyorsun?– Çay olmadan kahvaltı yapamam.– Çayını ingilizler gibi sütlü içerdi.– Çayın rengi ne güzel. Sabah sabah, açık havada! Hava ne kadar güzel! Oğlan çocuk ne kadar güzel! Çay ne kadar güzel! Orhan Veli Kanık– Sabah kahvaltısında çay yerine kahveyi tercih ediyorum.– Kahvaltıda içtiğimiz çay çok güzeldi.– Ülkemizde çay Karadeniz Bölgesi’nde yetişir.– Benim sana verebileceğim çok bir şey yok aslında. Çay var içersen, ben var seversen, yol var gidersen… Aşık Veysel– Akşama çay içmeye size geleceğiz.– Ülkemizde çay, en fazla Rize’de yetişir.– Fazla çay içmek demir eksikliği yapar.– Bu çayı çok demli koymuşsun, biraz açar mısın?– Dolabımızda fazladan çay var.– Fatma çay yaprakları toplayarak geçimini sağlıyor.– Akşam çaya misafirlerimiz var.– Ocaktaki çayı demler misin?– Üşümüşsündür, sana sıcak bir çay ikram edeyim.– Birkaç çay içip lafa daldık.– Sabah kahvaltısının çay olmadan tadı çıkmıyor.– Bu sabah sıçak bir çay içtim– Babamın demlediği tavşan kanı çayları çok özlüyorum.– Bütün keşkelere bir bardak çay içme vakti şimdi.– Yaz akşamları evimizin yakınındaki çay bahçesinde ailecek oturmaya gidiyoruz.– Eskiden teknoloji yoktu, çay vardı, muhabbet vardı, samimi ellerle yapılan dua’lar vardı… ve kocaman bir HUZUR vardı.– Ormanın derinliklerinde gezerken güldür güldür akan bir çaya rastladık..– Kamp için yer ararken çadırımızı kurabileceğimiz bir çay kenarı çıktı karşımıza..– Kadınlar çayın kenarında kıyafetlerini yıkıyorlardı.– Otelin balkonundan akan çayın şırıltısı duyuluyordu.– Eskiden yünlerini alıp çayda yıkarlardı.– Zavallı çocuk çayda yüzmeye çalışırken boğuldu.– Babam, çaydan bir kova su getirmeye gitti.– Çay dereden daha büyük, ırmaktan daha küçüktür.– Çay çok soğuk olur , kışları yüzülemez.– Evlerinin önünden şırıl şırıl bir çay akıyordu.– Çayda yüzmek son derece tehlikelidir.– Çaydan atın üstünde geçtik.– Köydeki çayda çocuklar ayaklarını uzatmış dinleniyorlardı.– Dedemle birlikte balık tutmak için çaya gittik.– Bu çayın suyu Atatürk Barajı’na boşalıyor.– Tarla o kadar büyüktü ki içinden bir çay bile akıyordu.– Köyün çayın’da 2 kayıp varmış.– Çayın kenarında hoş mu hoş bir kır evi satın aldık.

kır ile ilgili mecaz anlamlı cümleler