kırk bir kağan kitabının özeti
Birincisine Gök, ikincisine Dağ, üçüncüsüne Deniz adını koydular. Bundan sonra Oğuz Kağan büyük bir şölen verdi. Oğuz Kağan kırk masa ve kırk sıra yaptırdı. Türlü yemekler, türlü şaraplar, tatlılar ve kımızlar yediler içtiler. Şölenden sonra Oğuz Kağan beylere buyruk verdi : Ben sizlere oldum kağan
Kitap şu şeklide başlıyor; İki üniversite öğrencisi olan ömer ve nihat otururken.Ömer'in gözü bir kıza takılır.Ömer o saniyeden itibaren gözünü kızın üzerinden ayırmamaya başlar.Ömer yerinden kalkıp kızı takip etmeye başlar.Nihat'ta ömer'in ardından yürümeye başlar.Ömer kızın arkasından bağıracağı sırada yaşlı bir kadın bağırır.
Busavaş çok çetin geçer. Huban Arığ, Pora Nincil ile savaşır. Kağan Pora Han’ın öldüğünü haber alan Huban Arıg, Pora Nincil ile savaştıkça, onu yendikçe o hep yeniden yaratılıyordu. Elbette ki bunun belli bir sebebi olmalıydı. Kırk kapılı, kırk başlı kara kayanın altında dokuz kızın elindeydi bütün her şey.
MinaLoy : Apology of Genius - Mary Ann Caws - Reaktion Books - 9781789145540 - Kitap
SarahWinman adlı yazara ait Marvellous Ways'in Bir Yılı kitabı kapıda ödeme, taksit seçenekleri ve Sözcü Kitabevi'nden satın alabilirsiniz. Kapıda Ödeme ile! Güvenilir Alışveriş! Kitap. Edebiyat. Roman. Dünya Roman. Marvellous Ways'in Bir Yılı (Ciltli)
Site De Rencontre Inchallah En Français. Eğitim Öğretim İle İlgili Tüm Belgeler > Kitap Özetleri > Roman Özetleri DOĞU EKSPRESİNDE CİNAYET ÖZET KİTAP ÖZETİ ROMAN ÖZETİ Kitabın Yazarı Agatha Christie Kitabın Konusu, Açıklaması Trende yaşanan bir cinayeti çözebilmek için Hercule Poirot’un karşılaştığı zorluklar anlatılmaktadır. Kitabın Özeti Cinayete kurban olan kişi, Bay Rachett adıyla anılmaktadır. Ve daha sonra gerçek adının Cassetti olduğu ortaya çıkacaktır. Kendisinin öldürüleceğinin farkına varmış ve korunması için aynı trende bulunan dedektif Poirot’a yirmibin dolar teklif etmiş, fakat Bay Poirot adamın tehlikeli biri olabileceğini dedektiflik içgüdüsünün de yardımıyla sezinleyerek kabul etmemiştir. Cassetti’nin öldürülme sebebi, daha önce çocuk kaçırma olaylarına karışmış olmasıdır. En son ise Amerika’nın tanınmış ailelerinden Armstrong’ların kızını kaçırmış ve fidye istemiş, daha sonra ise de çocuğu öldürmüştür. Cinayetin aydınlatılma işini Ekspresin müdürlerinden olan Bay Bouc, Poirat’a teklif eder, o da bunu kabul eder ve ipuçlarını o anda trende bulunan doktoru da yanlarına alarak, üçü araştırmaya başlarlar. Cinayeti ortaya çıkarabilecek dört ipucu bulunur; Bunlar bir kondüktör elbisesi düğmesi, bir pipo temizleyici, üzerinde H harfi bulunan değerli bir mendil ve cinayetin saatini bulmalarına yardımcı olabilecek 01 15’i gösteren durmuş saat, doktor da yaptığı incelemeler sonucunda cinayetin 00 00 ile 02 00 arasında işlenmiş olduğunu ortaya koyar. Şimdi bir de trende bulunan yolculara göz atalım Albay Arbuthnot Hindistan’daki görevini bitirerek İngiltere’ye dönmekte, daha sonra aralarında bir ilişki anlaşılan Mary Debenham ise, 25 yaşlarında mürebbiyelik yapan biridir. Mac Queen Rachett’in sekreteri, Prenses Natalia Dragomiroff, yaşlı, soğukkanlı ve son derece çirkin olmasına rağmen güçlü bir kişiliğe sahiptir. Caroline Hubbard, hep kızından bahseden orta yaşlı geveze bir kadın, Masterman ise Rachett’ın uşağıdır. Michel yıllardan beri aynı hatta çalışan kondüktördür. Trende seyahat eden 13 yolcudan diğer altısının isimleri ise, Greta Ohlsson, Kont ve Kontes Andrenyi, Cyrus Hardman, Foscarelli, ve Hildegarde Schmidt’tir. Delilleri incelemeye ve tanıkları dinlemeye başlayan üçlü, ipuçlarını yavaş yavaş çözerek sonuca ulaşmaya başlarlar. Bu süreçte İstanbul Calais vagonundaki yolcuları tek tek sorgular, cinayetin işlendiği gece koridorlarda gezen kırmızı kimonolu bir kadın saptanır. Cinayeti iki kişinin işlediği kanısına varırlar. Bunun sebebi cesedin üzerindeki bıçak yaralarının fasılalarla açıldığıdır. Tariflere göre cinayeti işleyen esmer, kısa boylu, zayıf ve ince kadın sesli biridir. Bu da cinayeti biri kadın biri erkek iki kişinin işlediği kanısını ortaya koyar. Cesette on iki adet yara bulunmakta, vagondaki tek pipo içicisinin Albay Arbuthnot olduğu anlaşılır. Düğmelerin bulunduğu üniformayı ise sadece kondüktör giymektedir. Trende H harfiyle başlayan isme sahip biri de bulunmamakta, tüm kapıları kilitli olan trene dışarıdan yolcu binmediğine göre, katil vagonun içerisindedir. İçerideki on üç kişiden biridir ama hangisi? Kitabın bundan sonraki bölümleri daha da ilginç ve sürükleyicidir. Hercule Poirot hemen her yolcunun bu cinayeti işleyebileceği ihtimaline karşın olanca titizliğiyle onları dinlemeye devam eder. Her birinin cinayeti nasıl ve ne amaçla bilgi yapabileceklerini kurgular; ancak hiçbirinin bu işi yapmamış olduklarına dair veriler de mevcuttur. Dışarıdan biri de vagona binmediğine göre bu cinayeti kim planlanmış ve yapmıştır? Kitap oldukça ilginç ve akla gelmeyecek bir biçimde sonlanır. Poirot ince zekası sayesinde cinayeti çözmüş, en son vagondaki tüm yolcuları yemek salonuna toplar ve cinayeti açıklar. İki ihtimal vardır, birincisini salondakilere anlattığında yolcular bunu fazla inandırıcı bulmaz. İkinci ihtimal ise doğru senaryodur. Fakat bu da yolculardan hiçbirinin işine gelmez. Birinci ihtimalin tüm yolcular, dedektif, ekspresin müdürü ve doktor tarafından kabul edilmiş olmasının sebebi budur. Kitabın Ana Fikri, Ana Düşüncesi Her zaman gerçekler doğru olanı ya da olması gerekeni ortaya koymaz veya bazı işler öyle olması gerekriği için öyle olmuştur. Kitabın Kahramanları, Kişileri, Şahıs Kadrosu Bay Rachett Çevresi tarafından çok sessiz ve iyi niyetli biri olarak tanınır ancak adının sahte ve tehlili bir suç olduğu ortaya çıkar. Bay Bouc Ekspiresin müdürlerinden, orta boylu, şişman ve hafif keldir. Albay Arbuthnot Uzun boylu, yaşına göre genç gözüken ve kayet ciddi bir ki şidir. Mary Debenham 25yaşında, sarışın mavi gözlü, alımlı ve gayet hoş bir bayandır. Albay Arbuthnot’un sevgilisidir. Mac Queen Rachett in yanında çalışır. Çünkü Rachett yabancı dil bilmez. Onun filologu gibidir. Prenses Natalia Dragomiroff Yaşlı, çirkin ve son derece soğukkanlı vegüçlü bir kişiliğe sahiptir. Caroline Hubbard Orta yaşlı hep kızından bahseden geveze bir kadındır. Masterman Bay Rachett’in uşağıdır. Sonuşmayı vazla sevmez ve çok sinsi bir yapıya sahiptir. Michel Trenin kontüktörüdür. Hercule Poirot Kitabın ana kahramanı olan dedektif poirot zeki kurnaz ve aynı zamanda olayları çok yönlü inceleyen bir kişidir. “ROMAN ÖZETLERİ ” SAYFASINA GERİ DÖNMEK İÇİN >>>TIKLAYIN>>TIKLAYIN>>TIKLAYINYorumu Kitabı hiç okumadım yarın sınav olacağız sadece bu siteden çalıştım teşekkür ->Yazan Bahattin adıyaman 9. **Yorum** ->Yorumu şahane bir site burayı sevdimm ->Yazan Buse. Er 8. **Yorum** ->Yorumu SIZIN SAYENIZDE YÜKSEK BIR NOT ALDIM SIZE TESSEKÜR EDIYORUM... ->Yazan sıla 7. **Yorum** ->Yorumu valla bu site çok süper .Bu siteyi kuran herkimse Allah razi olsun tüm ödevlerimi bu siteden mugladan sevgiler.... ->Yazan kara48500.. 6. **Yorum** ->Yorumu çok güzel bir site. kurucularına çok teşekkür ederim başarılarınızın devamını dilerim. ->Yazan Tuncay. 5. **Yorum** ->Yorumu ilk defa böyle bi site buldum gerçekten çok beğendim yapanların eline sağlık. ->Yazan efe . 4. **Yorum** ->Yorumu ya valla çok güzel bisi yapmışınız. Çok yararlı şeyler bunlar çok sagolun ->Yazan rabia.. 3. **Yorum** ->Yorumu Çok ii bilgiler var teşekkür ederim. Çok süper... Ya bu siteyi kurandan Allah razı olsun ..... süperrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrr. Çok iyiydi. isime yaradı. Her kimse bu sayfayı kurduğu için teşekkür ederim ->Yazan pınar.. 2. **Yorum** ->Yorumu çok güzel site canım ben hep her konuda bu siteyi kullanıyorum özellikle kullanıcı olmak zorunlu değil ve indirmek gerekmiyor ->Yazan ESRA.. 1. **Yorum** ->Yorumu Burada muhteşem bilgiler var hepsi birbirinden güzel size de tavsiyeederim. ->Yazan Hasan Öğüt. >>>YORUM YAZ<<< Adınız Yorumunuz Yorumunuzda Silmek istediğiniz kelime veya cümle varsa kelimeyi fare ile seçinve delete tuşuna basın... E MailZorunlu Değil
KONUSU Kitaptaki olaylar Osmanlı’nın son döneminde son döneminde Türk halkında batıya karşı körü körüne bir özenti alınması gereken teknoloji, ilim, bilim değilde; bizim yaşantımıza ters düşen kültürü taklit İstanbul’da zengin diye nitelendirilen ve kendilerini halkdan daha üstün gören bir gurup, kendilerine batıda yapılan çılgın eğlenceleri örnek alıp, hemen her yerde görgüsüzce eğlenmeye durum özellikle Türk aile yapısına aykırıydı ve bunun sonucu olarak bu tabakada aile bağları iyice zayıflamış hatta başını almış gidiyordu. Eşler birbirine sadık kalmıyor, hatta eşini aldatmak, ailesine bağlı kalmamak bir başarı olarak o günün bu acı tablosunu çok güzel bir şekilde anlatıyor. ÖZETİ Ömer Behiç yıllardır hayalindeki eve nihayet okulda okuduğu yıllarda hayal ettiği sıcak yuvasın a kavuşmak için çok gün onun en büyük hayaline kavuştuğu gündü. Ömer Behiç bir onun siyasal okuyup önemli bir memur olarak devlet dairesinde çalışmasını istiyordu. Böylece onun hayatını kurtaracağını düşünüyorlardı. Fakat o ailesinden gizli olarak tıbbiyenin sınavlarına girer ve kazandığı gün gelir, ailesine haber sonra ailesi de onun seçimini kabul etmek zorunda çok başarılı bir öğrencidir. Geçmişinden gelen eziklikten dolayı pek sosyal bir insan onu inek diye nitelendirir. Onu sosyal etkinliklere katılmaya ikna edebilen tek kişi da arkadaşlarının tabiri ile Piç Bekir’ son senesinde Ömer Behiç Babasını bittikten sonra Fransa’ya master yapmaya gider. Burada iken de annesini artık sahip çıkacak kimse fakirlik içinde zorlukla eğitimini devam Fransa’daki eğitimini bitirip İstanbul’a geri artık onun evlenmesi gerektiğini düşünür ve onun için Vedide’yi istemeye giderler. Ömer Behiç Vedide’yi ilk gördüğü anda ona el değmemiş, ailesi zengin olmasına rağmen İstanbul’un o karmaşık eğlence haytına dalmamış bir tanışmanın sonu evlilikle şimdi hayallerine karısını da bu gün sekiz yıllık arkadaşı ile ortak hayalleri gerçekleşmiştir. Ömer Behiç evinin bir bölümünü de muayenehane olarak da kullanmaktadır. Burada birçok zengin hastalarını tedavi etmesinin yanında da fakir hastaları da ücretsiz tedavi mutlu günlerinde karısı ilr birlikte etraflarındaki kötü olayları düşünüp, bu olayların kendi ailelerinin başına gelmemesi için de dua Ömer Behiç bir gün yolda eski bir arkadaşına doktor arkadaşı İstanbul sosyetesinde çaplıkınlıkları ile ünlü ve bundan büyük gurur duyan bir bu Piç Bekir’den başkası günden itibaren Bekir Servet ile sık sık görüşmeye ona hovardalıklarını anlattıkça Ömer Behiç ona çok zamanlarda Bekir Servet İstanbul’da zenginliği ile ve çapkınlığı ile tanınan bir ailenin uçarı kızı olan Nebile ile aşk gün Bekir Servet, Ömer Behiç’e bir hastasını bakması için daha doğrusu ondan görüş almak için rica ev Nebile’nin rahat tavırları ile Ömer Behiç’I oldukça Servet ile Nebile onun karşışında Aşk oyunları yapmaktan geri bitip çıkarken Nebile’nin küçük kardeşi Neyyir ortaya Behiç onu görür görmez içinde fırtınalar kopar, eve geldiğinde hâlâ onu düşünmektedir. Bir süre sonra Neyyir hasta olduğu bahanesi ile Ömer Behiç’i eve sırasında çok yakınlaşırlar ve Neyyir’in çıplak vücuduna dokunan Ömer Behiç, ona daha da ona bir adres verir ve orada buluşmalarında herşeyin daha farklı olacağını yasaklı aşk başlar. Bu sırada Bekir Servet Müzzan isimli dul bir kadına aşık olur ve onunla evlenip geçmişine bir sünger durumda Ömer Behiç yasak aşkını arkadaşı ile dahi paylaşamaz. Kara bulutlar ailenin Behiç’in iki lızı olan kızlarının eski bir hastalığı tekrar günden güne erir ve doktorlar bir çare Behiç’in yasak aşk cephesi de kötü zengin biri ile evlenma hazırlıklarına ilişkileri hâlâ kötü olaylar Ömer Behiç’I harap eder. Neyyir’in etkisi ile ailesini hatta hasta kızını ihmal ise bu yasak aşktan haberdar olmuştur evde iki yabancı kızlar kısa bir süre sonra vefat iyice kendi iç âlemine gün odasına çekilip, namaz kılıp, kur’an okumaya sırada Neyyir de evlenmiş fakat yasak aşkını hâlâ sürdürmek Behiç onun her teklifini geri son mesajında onu son defa olarak görmek isteidği Behiç bunu kabul onu görünce tekrar bu ilişkinin başlamasından da Neyyir’in yalısına giderken karar değiştirip kızının mezarına herşeye pişman olur ve mezarın başında saatlerce ile evine geri Vedide’nin odasına her zamanki gibi seccadesinin eskiden olduğu gibi başını melek karısının dizlerine koyup ağlamaya başlar. Vedide ilk önce tepki vermez, daha sonra ise sıcak göz yaşlari Ömer Behiç’in yüzüne damlamaya birbirlerine sarılıp ağlamaya Behiç bir şeyi daha yeni simsiyah olan lüle lüle saçaları çoktan ağarmıştır… ANA FİKRİ Kendi kültürüne sahip çıkmayan, diğer toplumları körükörüne taklit eden toplumlar yozlaşmaya ve mutsuz yaşamaya mahkûmdurlar. ŞAHISLARINDEĞERLENDİRİLMESİ Ömer BehiçKültürlü,birşeyler öğrenme arzusu ile yanan, idealist olmayan bir kişidir. VedideAilesi için herşeyini feda edebilecek kültürlü, iyi yetişmiş bir annedir. Bekir ServetHayatı günü gününe yaşayan, kadınlara gereken değeri vermeyen, çapkın bir İstanbul beyefendisidir. NeyyirMinyon tipli, karşısındakini kendine bağlamayı çok iyi başaran, güzel, fakat Türk aile toplumuna aykırı bir yaşantısı olan bir genç kızdır. NebileKardeşine göre biraz daha şişman olan ve kardeşi kadar etkileyici olmayan, yaşantısı kardeşi gibi olan bir genç kızdır. HAKKINDAKİ ŞAHSİ GÖRÜŞLER Kitaptaki olaylar o kadar güzel işlenmiş ki okuyucu sanki olayları kendi yaşıyormuş gibi kendim okurken olayalrı kendimi o kadar kaptırmış oluyordum ki, roman kahramanlarına kendi kendime bağırıp o günkü yaşantıyı ve çevreyi çok güzel tasvir bu tasvir sırasında süslü sözlere çok yer verdiği ağır olan bir kitaptır. YAZARI HAKKINDA KISA BİLGİ Halid Ziya UŞAKLIGİL 1866-1945 Srevet-i Fünun romancılarından, İstanbul’da doğdu ve yine bu şehirde tahsilinden sonra Fatih Askeri Rüştiyesi’ne gitti ve 17 yaşında okuldan Nevruz’ gazetesini, daha sonra ’Hizmet’ ve Ahenk’ gazetelerini Rüştiyesi’nde Fransızca öğretmenliği Türk Edebiyatı dersi Müdürlüğü başkatibi Fünun dergisine girdi ve en büyük romanları burada kişileri her zaman gerçek hayattan seçmiştir..Fransızca,İngilizce,İtalyanca, Almanca, Arapça da birçok eserleri konuda eserleri vardır. Diğer Roman Özetleri Kitap Özetleri İzmir Hikayeleri Özeti Halit Ziya Uşaklıgil Nesl-i Ahir Özeti Halid Ziya UŞAKLIGİL » Alt KategorilerPDF
Türk Masalları kitap özeti ile tahlili sayfamızda. 100 Temel eserlerden Türk Masalları özet kısaca olacak şekilde hazırladık. Sitemizde bütün kitap özetlerine ulaşabilirsiniz. Türk Masalları Kitap Özeti Türk Masalları eseri Naki Tezel’in derlediği masallardan oluşan bir kitaptır. Kitapta Türklerin folklorik yapısına masallardaki olağanüstülükler kullanılarak değinilmektedir. Türk Masalları’nda bulunan bazı masalların özeti şu şekildedir Kırk Arap Bir gün bir şehrin kralı ile veziri civarda dolaşmaya çıkmışlar. Az gitmişler, uz gitmişler, dere tepe düz gitmişler. En sonunda vardıkları yerde bir kale görmüşler. Civarda böyle bir kalenin olmasına çok şaşırmışlar. Kalenin içine girmişler. Çok zengin ve şatafatlı bir kaleymiş fakat kimse yokmuş, çok şaşırmışlar. Kral, kızlarının böyle gösterişli yerleri çok sevdiğini söyleyerek vezirine üç kızını da sırasıyla buraya gönderip kalede kimin yaşadığını öğrenmelerini istemiş. Vezir, kralın emrini yerine getirmeye başlamış. Geriye döndüklerinde ilk önce kralın en büyük kızı kaleye gelmiş. Kralın en büyük kızı kaledeki altın sandalyede oturmuş, beklemiş. Birazdan bir dev elinde bir kuzu avıyla gelmiş. Kız korkmuş, vezir gelince durumu anlatıp dönmüşler. Ortanca kız gelmiş. O da sandalyede beklemiş. O da devi kuzu avıyla görüp, korkup durumu vezire anlatıp eve dönmüş. Vezir en küçük kızı kaleye bırakmış. Kız altın sandalyede beklerken kuzu avıyla dev çıkmış, mutfağa doğru gitmiş. Kız devi takip etmiş. O gittikten sonra mutfağa girip, kuzuyu pişirip yemiş. Dev, aslında alenin kralıymış. Kızın cesaretine ev sabrına hayran kalmış. Kızın eve dönmesi için vezir geldiğinde, kız veziri göndermiş. Dönemeye de niyeti yokmuş. Kızın babası halkını toplayıp kaleye gelmiş. Kız, mutfaktaki sopayı üç kere yere vurup kırk Arap ile hazırlıklara başlamış. Padişah kendini kıza tanıtmış. Düğün istemiş. Düğün yapmışlar. Türk Masalları ve Kitap Özeti Hakkında Yorumlarınızı Aşağıdan Hemen Yazabilirsiniz.
Kırk Yıl Halit Ziya Uşaklıgil KİTABIN ADI Kırk Yıl KİTABIN YAZARI Halit Ziya Uşaklıgil YAYIN EVİ VE ADRESİ İnkilap Kitabevi-Ankara Caddesi İstanbul BASIM YILI 1989 KİTABIN KONUSU Yazarın hayatını başından geçenleri anılarını anlatmaktadır. KİTABIN ÖZETİ Halid Ziya Uşaklıgil Türk romanının ilk yazarlarındandır. Birçok romanı vehikayesi olan,aynı zamanda bir çok ödül almış Türk romanının öncülerinden biridir. Yazar bu romanında diğer eserlerinden farklı olarak tamamen kendi hayatını anlatan bir roman yazmıştır. Romanında sadecekendi hayatı değil, hayatını anlatırken gerçekleşen olayları tamamen objektif ve birroman havasında Temel Eser Özetleri, Kitap Özetleri, Roman Özetleri, Yüz Temel Eser, Özet Atatürk’ün olduğu dfönemde askerirüştiyeye katılmış fakat birinci sınıfta ayrılmıştır. Kitapta en çok ilgi çekici bölümler yine kendisinin roman ve edebiyatla ilgili başından geçen olaylarolmuştur. Olayları anlatışında çok çarpıcı bir üslup kullanmıştır. Örneğin bir konferansta söylenen Fransızca bir beyiti, müteakiben Türkçeleştirip kafiyelibir beyit haline getirişini şöyle anlatmaktadır. “Şeçti küçük kazanından” demek aslındadahauygun olurdu, fakatben ötekişekli daha uygun bulmuştum. “Şeytan” ile admın kafiyesi tercümede beklenebilecek başarısının en iyi bir nevi idi. Hepsi birden zevkini burada tattım, vehayalimin yıkıp tükenmesinden doğan acıyı yazar sıfatıyla kazanılan muvaffakiyetle unuttum. Herhangi bir otobiyografide olan; yazarın duygusal durumları, buhranları, başından geçen olaylar renklibirşekilde anlatılmıştır. KİTABIN ANAFİKRİ Tam olarak kesin bir ana fikir olmamakla beraber devrin karmaşıklığı hakkında bilgi vermektedir KİTAPTAKİ OLAYLARIN VE ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRİLMESi Sayısız kişi ziya uşaklıgil otoriter duygulu köklü bir yazardır. KİTAP HAKKINDA ŞAHSİ GÖRÜŞLER Akıcı bir uslup değer bir kitaptır. KİTABIN YAZARI HAKKINDA KISA BİLGİ Halit Ziya Uşaklıgil 1867-1945 Türk roman ve öykü yazarı. Türk edebiyatında Batı anlamındaki romanın ilk yetkin örneklerini vermiştir. İstanbul’da doğdu, 22 Mart 1945′te aynı kentte öldü. Mahalle mektebinden sonra Fatih Rüştiyesi’ne gitti. Tüccar olan babasının işlerinin bozulması üzerine, 1879′da İzmir’e yerleştiler. Halit Ziya orada bir süre rüştiyeye, sonra da Fransızca öğrenmesi için rahipler okuluna gönderildi. Fransızca’dan ilk çevirilerini bu yıllarda yaptı. Tevfik Nevzat ile 1884′te Nevruz dergisini, 1886′da da Hizmet gazetesini çıkarttı. İlk romanlarını bu gazetede yayımladı. Okulu bitirdikten sonra bir yandan İzmir Rüştiyesi’nde Fransızca öğretmenliği yaparken, bir yandan da Osmanlı Bankası’nda memur olarak çalıştı. 1893′te Reji İdaresi’nde başkâtiplik göreviyle İstanbul’a geldi. Hüseyin Siret, Mehmet Rauf, Rıza Tevfik, Hüseyin Cahit, Ahmet Rasim gibi yazarlarla dostluk kurdu ve 1896′da Edebiyat-ı Cedide topluluğuna katılarak Servet-i Fünun dergisinde kendine geniş ün sağlayan romanlarını yayımladı. 1901-1908 arasında yazarlığı bıraktıysa da II. Meşrutiyet döneminde yeniden başladı, ancak 1923′e değin yazdıklarını yayımlamadı. Bu arada, Darülfünun’da estetik ve batı edebiyatı dersleri verdi. V. Mehmed’in tahta geçmesi üzerine onun mabeyn başkâtipliğine atandı, dört yıl bu görevde kaldı. Daha sonra Reji İdaresi’nde yönetim kurulu başkanı oldu. Son yıllarını Yeşilköy’deki evinde anılarını yazarak geçirdi. Uşaklıgil’in İzmir’deyken yazdığı Nemide, Bir Ölünün Defteri, Ferdi ve Şürekâsı gibi ilk yapıtları, karşılıksız sevgiyi konu alan, acıklı, duygusal kısa romanlardır. İstanbul’a geldikten sonra Sevet-i Fünun dergisinde yayımladığı Mai ve Siyah ile acemilik dönemini geride bıraktığı izlenir. Daha önceki yapıtlarında ön planda gelen acıklı aşk serüveni, burada ikinci plana atılmıştır. Şairler, gazeteciler, yayınevi sahipleri ve yazarlar arasında geçen olayları ele aldığı bu romanda, hem o dönemin Babıâli dünyasını, hem de bu dünyanın gerçekleri karşısında yaşamda yenik düşen Ahmet Cemil’in hayalci kişiliğinde bütün bir Edebiyat-ı Cedide kuşağının bakış açısını yansıtmıştır. 1898-1900 arasında yazdığı Aşk-ı Memnu ilk büyük Türk romanı kabul edilir. Sağlam bir yapısı ve tekniği olan yapıtta zengin bir adamla evlenen genç ve güzel bir kadının yaşlıca kocasına sadık kalmak kararına karşın, elinde olmayarak yasak bir aşka sürüklenişi, olayın psikolojik nedenleri üstünde de durularak, gerçekçi bir biçimde anlatılmıştır. Uşaklıgil Edebiyat-ı Cedide’nin sanat anlayışı doğrultusunda yeni bir dil yaratmaya çaba göstermiştir. Osmanlıca’da bile kullanılmayan Farsça ve Arapça sözcükler bularak, Türkçe’de olmayan kurallarla tamlamalar yaparak konuşulan dilden çok ayrı, süslü ve yapay bir sanat dili oluşturmuştur. Ama Aşk-ı Memnu’yu yazdıktan sonra dil konusundaki görüşleri değişmiş, Edebiyat-ı Cedide’nin yarattığı dili aşırı süslü, ağdalı ve yapay bulduğu için Kırık Hayatlar’ı yalın bir dille yazmaya karar vermiştir. Daha sonraki yıllarda romanlarının yeni baskıları yapılırken de bunların dilini bir ölçüde yalınlaştırmak gereğini duymuştur. Son romanı Kırık Hayatlar, 1901′de Servet-i Fünun’da tefrika edilirken, sansürün karışması yüzünden yarıda kalmış, ancak 1923′te yeniden yayımlanmıştır. Uşaklıgil romana yazdığı önsözde, Kırık Hayatlar’ın daha önceki romanları gibi “hülya” ve “süs”e dayanmadığını, tam tersine yalnızca yaşamı ve gerçekleri yansıttığını belirtmiştir. Uşaklıgil pek çok öykü de yazmış ve Batı türü öykü anlayışının Türkiye’de yayılmasında rol oynamıştır. Öykülerinin konusunu ve kişilerini daha çok halkın fakir kesiminden almış, bu insanların acılarını dile getirmeye çalışmıştır. Romanlarında Uşaklıgil’in ilgi alanı dardır. Kişilerini ve onların sorunlarını işlerken sınırlı bir yaşantı çerçevesinin dışına çıkmaz. Duyarlı genç kadın ve erkeklerin aşkta uğradıkları hayal kırıklığı başlıca teması olmuştur. Ancak aşk konusunda görüşünün romantiklikten gerçekliğe doğru bir değişim geçirdiği gözlemlenir. İlk romanlarında daha platonik ve romantik olan aşk ilişkileri, son iki romanında yasak aşkla noktalanan cinsel bir tutkuya dönüşür. Yaşantı alanının darlığına karşın, Uşaklıgil Türk romanının öncüsü sayılmıştır. Çünkü ondan önce, romanı bir sanat yapıtı kabul ederek onun kadar ciddiye alan, bir sanatçı titizliğiyle romanın yapısına ve tekniğine gereken önemi veren başka bir Türk yazarı olmamıştır. YAPITLAR Roman Nemide, 1889; Bir Ölünün Defteri, 1889; Ferdi ve Şürekâsı, 1894; Mai ve Siyah, 1897; Aşk-ı Memnu, 1900; Kırık Hayatlar, 1923. Öykü Bir Muhtıranın Son Yaprakları, 1888; Bir İzdivacın Tarih-i Muaşakası, 1888; Heyhat, 1894; Solgun Demet, 1901; Sepette Bulunmuş, 1920; Bir Hikâye-i Sevda, 1922; Hepsinden Acı, 1934; Onu Beklerken, 1935; Aşka Dair, 1936; İhtiyar Dost. 1939; Kadın Pençesinde, 1939; İzmir Hikâyeleri, 1950. Oyun Kabus, 1918. Anı Kırk Yıl, 1936; Sara ve Ötesi, 1942; Bir Acı Hikâye, 1942. Şiir Mensur Şiirler, 1889. Deneme Sanata Dair, 3 cilt, 1938-1955 » Roman Özetleri Sayfasına Dön! Not İçerik, internetten alıntılanarak derlenmiştir…
Avrupa kışın arifesinde soğuklarla nasıl mücadele edeceğini hesaplarken yeni bir gelişme daha kaydedildi. Avrupa gübre fabrikalarını kapatacağını açıkladı. Gübrenin ana hammaddelerinden bir tanesi amonyak. Amonyak ise doğalgazdan elde ediliyor. Rusya'dan Avrupa'ya gönderilen doğal gaz miktarındaki azalma sonucunda bu karar alınmış oldu. Rusya neden Avrupa devletlerine doğal gaz sevkiyatını azalttı? Rusya Devlet Başkanı Putin, "Eğer sözleşmelerimize ve çıkarlarımıza aykırı olursa petrol, doğal gaz veya kömür, hiçbir şey göndermeyiz" diyor. Ayrıca "batı bize şartlarını dikte edebilecek konumda değil, mantıklı düşünsünler" diye ekliyor. Putin Avrupa halklarına da mesaj vermeyi ihmal etmiyor, diyor ki; hemen yarın hattı faaliyete geçirebiliriz. Elbette bunun şartları belli. Kuzey Akım 2'ye yönelik yaptırımları siz uyguluyorsunuz diyor. Amerikalılar istediği için bu şekilde davranıyorsunuz diyor. Siz yaptırımlardan vazgeçin biz de geçelim diyor. Tek kutuplu dünyada bir devletin hegemonyası vardır. İki kutuplu dünyada ise iki devletin sözü geçerlidir. Diğerleri arada ezilmeye mahkûm olurlar. Bugün dünyada yaşanan tam da budur. -Ya taraf olacaksın ya da bertaraf- mantığı geçerlidir. Dünyanın bugünkü manzarasına bakıldığında görülen savaş, kıtlık, açlık kan ve gözyaşıdır. Emperyalist güçler kendi kazançları söz konusu olduğunda, gözleri başka bir şey görmemektedir. İnsanoğlunun doğuştan sahip olduğu hakları doya doya yaşaması için hakkaniyet ile muamele yapılmalıdır. Bireyler arası ve devletlerarası hakkaniyetli muamele söz konusu olmalıdır. Günümüzde geçerli olan ise hak sahibi olmak değil güç sahibi olmaktır. Güçlü hukuk değil, güçlülerin hukuku geçerlidir. Unutulan şey hukukun bir gün herkese lazım olacağıdır. Emperyalist devletler geri kalmış devletlerin yer altı zenginliklerini insan kaynaklarını sömürmekle meşgul. Sömürgeci devletler kendi aralarında yarış ve savaş halindeler. Olan kaynak sahibi ama kaynaklarından istifade edemeyen halklara olmaktadır. Bu paylaşım kavgası devam ettiği müddetçe dünyada barış ve esenliğin yaşanması mümkün değildir. Bugüne kadar alınan hiçbir tedbirden sonuç alınamamıştır. Kurulan uluslararası kuruluşlar barış ve insan haklarından ziyade kendi menfaatlerini korumak adına hareket etmektedirler. Son tahlilde bir tarafta ABD diğer tarafta Rusya arasındaki liderlik yarışında arada kalanlar eziliyorlar. Liderlik yarışında aradan sıyrılmak isteyen Çin'i de eklediğimizde dünyanın rahat yüzü görmesi pek de mümkün görülmüyor. Dünya barışı konusunda kurulan uluslararası kuruluşlar da derde derman olamadılar. Birleşmiş Milletler BM güya dünya barışı ve güvenliğini korumak için faaliyet gösteriyor. Örgütün an itibarıyla üye sayısı 193'e ulaşmıştır. Bugün itibarıyla 193'ü BM üye devleti, 2'si BM gözlemci devleti ve diğer 13 devlet olmak üzere dünya üzerinde toplamda 208 ülke bulunmaktadır. Buna rağmen söz sahibi olan veto yetkisi olan güvenlik Konseyinin sadece 5 üyesi. Birleşmiş Milletler bir bakıma ABD, Rusya, Çin, Birleşik Krallık ve Fransa'nın menfaatlerinin bekçiliğini yapıyor. Dünya barışı için çözüm vardır. Bunun yolu her bir dünya devletini bütünün bir parçası haline getirmektir. Bu devletlerin her birini diğerleri ile karşılıklı fayda esasına göre bir araya getirebilmektir. Bu mümkündür ve bunun yolu Milli Ekonomi Modeli'nin MEM dış ticaret kuralında mevcuttur. MEM'de dış ticarette bir devlet diğer devlet ile ticaret yaparken kendi para birimleri üzerinden ticaret yapar kuralı ile dünya barışı mümkün olacaktır. Mesela Türkiye bir mal sattığında karşılığında kendi para birimi olan TL isteyecek, başka bir ülkeden mal aldığı zaman o ülkeye o ülkenin para birimi ile ödeme yapacaktır. Böylece uluslararası spekülatif para hareketleri olmayacak, ülke paraları algı yönetimi ile siyasi baskı ile, sömürü ile değerlenmeyecektir. Her ülkenin kendi emek ve üretimi ve ihraç malları ile o ülkenin parası kendi değerini bulacaktır. Bir ülke diğer ülkeye muhtaç olduğu için karşılıklı sorumluluk mantığı ile davranacaktır. Böylece devletler ailesinden bahsetmek mümkün olacaktır. Bu konuda çok daha geniş bir yazı kaleme alınabilir, akademik çalışmalar yapılabilir. Ancak MEM'in sadece dış ticaret kuralı bile Prof. Dr. Haydar Baş Bey'in Nobel ödülü alması için yeter ve artar bir gerekçedir. Dünyanın bundan başka da çözümü bulunmamaktadır. Gelişen olaylar MEM'in ne kadar vazgeçilmez bir model olduğunu, Prof. Dr. Haydar Baş hocamızın ne kadar ileri görüşlü bir bilim insanı ve lider olduğunu daha net olarak ortaya koyacaktır.
kırk bir kağan kitabının özeti